27 Temmuz 2011 Çarşamba

Kadınlar için üretilen jilet var mı?


Bugün Ayşe Arman'ın yazısını okurken şaşırdım (konuyla ilgili ana yazı burada); Türkiye'de bildiğim kadarıyla 2004 yılından beri piyasada olan kadın jiletinden pek çok kişi habersizmiş. Yazayım da bari vatana millete faydam olsun dedim :) Benim bildiğim ve yıllardır kullandığım marka, jilet kelimesinin yaratıcısı meşhur Gilette markasının kadınlar için olan jileti: Gilette Venus.



Nasıl oluyor da fark edilmemiş şaşıyorum, çünkü Migros mağazalarında bile kasa üstlerinde satılıyor; görülmemesi neredeyse imkansız.
Yedek başlıklar...
Bu jileti kullanırken yine aynı markanın jelini kullanırsanız çok rahat ederseniz. Ama zorunlu da değil elbette. Erkek kokusu kokmaya karşı değilseniz, eşinizin tıraş köpüğünü de kullanabilirsiniz. Ama benim en hoşuma giden çözüm nemlendirici krem sürmek. Sırf bu nedenle otellerde verilen, sürülmesi zor olan vücut kremlerini toplayıp eve getiriyorum :) O kremler bir türlü cilt tarafından emilmiyor ve beyaz bir kalıp deri üzerinde kalıyor ya? :) İşte o pozisyonda jilet yaparsanız hem o beyaz görüntüden kurtuluyorsunuz, hem tıraş sonrası yanma ve batma hissi olmuyor, hem deriniz nemlenmiş ve yumuşacık oluyor, hem de mis gibi kokuyorsunuz. Bir taşla daha fazla kaç kuş vurulabilir? :)



Venus marka jilet de, jeli de biraz pahalı. Bildiğim kadarıyla bir de Watsons mağazalarında satılan, kendi markalarında pembe kadın jiletleri var. Venus gibi ergonomik değil ama çok ucuz.

8 Temmuz 2011 Cuma

Bebek kahvaltısı nasıl olmalı?

Hem bulamaç hem de parçalı kahvaltının uyumlu birlikteliği :)

Cevap: Hafta içi bulamaç, haftasonu ve sair aile kahvaltılarında normal kahvaltı şeklinde olmalıdır.

Bebekler konusundaki her husus gibi, bu sorunun cevabı da bebeğe göre değişir. Yukarıda verdiğim cevap, benim kızımda uyguladığım ve çevremdeki bebeklerle kıyasladığımda da doğru bir tercih yaptığımı gördüğüm yöntemdir. Pekçok arkadaşım, kimsenin kendilerini bu konuda uyarmadığını ve şimdiki akılları olsa benim gibi yapacaklarını söylemişlerdir. Nedenlerini sayayım:
1. Sadece normal, yani parçalı kahvaltı yapan bebek az miktarda kahvaltılık yer. Oysa kahvaltı hepimizin bildiği gibi günün en önemli öğünüdür ve en azından benim kanımca en ağır yapılması gereken öğündür. 
Normal kahvaltıda yiyip yiyeceği bu kadardır kızımın...

2. Bulamaç şelinde kahvaltı yapan bebek son derece yüklü bir kahvaltı yapar ve gün içinde alması gereken kalori miktarının çoğunu kahvaltıda alır. Böylece geri kalan öğünlerini yemek istemezse bile içiniz rahat olur, çocuğu zorlamak zorunda kalmazsınız. Aranızdaki ilişki zedelenmez. Bkz. aşağıda: Bulamaç kahvaltı tarifi :)

3. Mamafih 1 yaşından önce sadece bulamaç ile kahvaltı etmiş olan bebek, 1 yaşından sonra da normal kahvaltıya geçmeyi reddedecektir. Bebeğin uyku saatleri azalıp, kendi kendine rahatlıkla yürümeye başladığında daha çok gezmek isteyeceksiniz. Ama sürekli bulamaç şeklinde kahvaltı yapmanız mümkün olmadığından, ev dışında yapılan kahvaltılarda zorlanacaksınız.

Amcasının evinde bir geniş aile kahvaltısında yağda yumurta yemeye çalışan Kontes Hanım.

4. Ayrıca evde kahvaltı yapıyor olsanız bile bulamaç yapamayacağınız ya da yapmak istemeyeceğiniz günler olabilir. Bebeğin normal kahvaltı yapamıyor olması, bebek büyüdükçe sinirlerinizi germeye başlayabilir :)

Bulamaç bulamayan bebek irisi sağlıksız poğaçalara ve az kalorili salatalıklara yüklenir :)

Sonuç olarak, bence en ideali, bebeği henüz 1 yaşını geçmeden hem bulamaç şeklinde hem de parça parça kahvaltı etmeye alıştırmaktır. Böylece bebeğin yoğun kahvaltı yapmasını istediğiniz zaman bulamaç ile, bebeğin sizinle masaya oturup kendisinin yemesini istediğiniz zaman da parça şeklinde kahvaltı  etmesini sağlayabilirsiniz.

Ve merak edenler için bulamaç kahvaltı tarifi:
Bebeğin ayına göre süt veya ıhlamurun içine haşlanmış yumurta, ezilmiş ceviz ve fındık, tereyağı, tuzsuz siyah zeytin, tuzsuz peynir (lor veya rende dil peyniri), keçiboynuzu tozu, bal/pekmez, bulamacı koyulaştırmak için muz/avakado; karbonhidrat eklemek istenirse bisküvi/ekmek.

Uyarı: Bu kahvaltıyı yapan bebek, arpası fazla geleceğinden gün boyu poposuna motor takılmış gibi hareketli olacaktır :)

En üstteki fotoğraftaki uyumlu birlikteliğin sırrı:
Kızım haşlanmış yumurta sarısı yemiyor ama beyazına bayılıyor. Tuzlu peynir yemiyor ama tuzsuz dil peynirini kemirmeyi seviyor. Peyniri, yumurtayı, bal/tereyağ ve ekmeği tabağa koyuyor; geri kalanı fincanda bulamaç yapıyorum. Hem kendisi yiyor hem de tarafımdan kaşıkla besleniyor.

Kızım şu anda 21 aylık. Her iki yöntemle de kahvaltı ediyor. Ama halen parça kahvaltıda yediği miktar, bulamaç kahvaltıda yediği miktara eş değil; çok çok daha az.

1 Temmuz 2011 Cuma

Küçük çocukla denizde nasıl yüzülür?


Cevap: Basit bir kolluk yeterlidir.

Bu sene tatile çıktığımızda kızım 20. ayının sonundaydı. 

Denize ilk girişimizde kızımın soğuk sudan ürkememesi için kullanmak üzere "wetsuit" denilen dalgıç kıyafetlerinden almıştık (Geçen seneki tatilimizde Konfidence marka bebek kıyafeti kullanmıştık). Yurtdışından sipariş vermekte gecikince Türkiye'de bir tek Decathlon mağazasında bulabildik. Tripod marka bu kıyafetin 1,5-2 yaş için olanını aldık. Zira kıyafet bol gelirse içine su alır ve hiçbir esprisi kalmaz; kıyafetin bebeğin üzerine tam olarak oturması gerekiyor. Çok da pahalı değildi, denemeden almıştık ve tatile çıktığımızda gördük ki kıyafet kızıma çok dar geliyor. Bir kolunu kıyafete sokunca, diğerini sokamadık. O kadar dardı yani...

Şuna benzer bir model almıştık.

Soğuktan koruyucu balık adam kıyafetimiz (wetsuit) olmayınca biz de tatilin ilk günü, geçen seneki gibi kızımı bebek simidiyle suya soktuk. İlk gün için uygun bir tercihti. Çünkü kızım kışın gittiğimiz termal tatilinde havuza girmiş olmasına rağmen, havuzda veya denizde yüzmekten ürktü. Biz de kendisini zorlamadık ve simidinin içine oturtunca nispeten rahatladı, yavaş yavaş suya alıştı.

Simidin altından sarkan bir bacak ve bir kırmızı ahtapot :) Kızımın havuz arkadaşı, tüm çocukların ilgisini çekmeyi başardı.

Kızım suya alışınca bu sefer de tek başına yüzebilir mi diye denemelere başladık. Tatile çıkmadan önce yine Decathlon mağazasından Nabaiji marka bir yüzme yeleği almıştık. Can yeleğine benzer bu yelek bebeği su üstünde tutmaya yarıyordu. En küçük boyu 2-3 yaş içindi, biz de onu almıştık. Ama bu sefer de yelek kızıma büyük geldi. Koltukaltlarından yukarıya doğru çıktı ve kızımın kafası yeleğin içine gömüldü.




Ayrıca yelek kızımı yukarı doğru kaldırdığından dengesini kaybetmesine neden oluyordu. Çocuk sürekli aniden sırtüstü dönüveriyor ve sonuç olarak korkuyordu. Oysa yüzmeye de çok hevesliydi! Belki vücuduna tam olarak otursaydı işe yarayabilirdi ama sonuç olarak bu yeleği de kaldırıp attık.

Kızımın yüzmeye hevesi yüzünden belli oluyor mu?

Ama kızım ters döndükçe korkuyordu :(


En sonunda tatilin üçüncü günü bildiğimiz kolluklardan bir tane aldık, kızımın kollarına taktık. Kızımın sevinci görülmeye değerdi. Suya girer girmez kendi kendine yüzmeye başladı. Ayaklarını çırpa çırpa tüm havuzu tavaf etti durdu, sudan çıkmak bilmedi. Bizim yanında durmamızı bile istemiyordu. Etrafındaki çocuklardan görünce havuzun kenarına çıkıp, havuza atlamaya başladı. Oysa kızım da her çocuk gibi yüzüne su gelmesinden, banyoda kafasından aşağı su dökülmesinden hiç hoşlanmıyor. Ama havuza atlayıp suya gömülürken ve bol bol su yutup havasız kalırken oldukça eğlendi. Ha, bir de, bu arada 1-2-3 diyerek üçe kadar saymayı da öğrendi. İşte yaşayarak öğrenmek buna denir :)

Kızım arkasına bakmadan gidiyor, poposunda motor var gibi :)

Surattaki gülümser ifade görülebiliyor mu? :)

Biraz daha uğraşsaydık belki serbest stil bile öğretebilirdik :)

Sonuç: Normal hayatında vücudunu kontrol edebilen çocuk suyun içinde de kontrol edebiliyor. Geçen seneki tatilimizdeki gibi abidik gubidik şeylerle uğraşmaya gerek yokmuş. En iyisi bildiğimiz kolluklarmış. Yıllardır denenmiş, onaylanmış. Tak bir kolluk, bırak bebeğini suya. O yüzsün, eğlensin; sen de keyfine bak :)