31 Ağustos 2012 Cuma

Çocuk, Otel Odasında Yalnız Bırakılabilir Mi?


Yukarıdaki resimde ana ekranını gördüğünüz program ile ben bebeğimi pek çok kez uyurken bırakıp çıktım ve hiçbir sorun yaşamadım. Kendi tecrübeme dayanarak tavsiye ederim.

Tatil köylerine gittiğimizde yabancı anneleri görür, özenirdim. Sabahları yanlarında çocukları ile gördüğüm kadınlar, akşamları süslenmiş püslenmiş ellerinde bir bebek telsizi ile tatil köyünde dolaşıyor olurlardı. O kadar uzun mesafe çeken bebek telsizi var mı gerçekten bilmiyorum. Ama eşim ayfon (I-phone) aldıktan ve bu programı keşfettikten sonra, ben de onlar gibi bebeğimi odada bırakıp otelin diskosunda dans edip, eşimle baş başa yemek yiyip, kumsalda yıldızları seyretmenin keyfine varmıştım.

Programın adı: Baby Monitor & Alarm 2.0

İlk önce evde denedik, işe yaradığına kanaat getirince de kızım 21 aylıkken gittiğimiz tatilimizde kullandık: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2011/06/yuruyebilen-bebekle-yaz-tatili-rahat.html

O yazımdan sonra Meraklı Cüce'nin Annesi de bu programı kullandı, memnun kaldı ve tatil dönüşü, programın nasıl kullanılacağına dair ayrıntılı bir yazı yazdı: http://www.teknolojikanne.com/cebinizdeki-bebek-bakicisi/

Biz aslında hala kullanıyoruz. Mesela arkadaşımızın dubleks evinin üst katında kızım öğlen uykusu uyurken, biz de bahçede mangal yapıyorken, telefonu kızın başına koymak en rahatlatıcı yöntem oluyor. Önceleri yanımda bebek telsizi taşımak ve priz bulmak zorunda kalırdım. Bebeğinizi uzun süre yalnız bırakmak istemiyorsanız bile bu programı normal bebek telsizi gibi de kullanabilirsiniz. Mesela bebeğiniz evde uyurken ekmek almaya veya üst komşuya gidebilirsiniz. Kısacası, ayfonun bu programı ile hareket alanı kazanmış oluyorsunuz.

Özetle, bu programı pek çok defa kullandım ve hiçbir sorun yaşamadım. Programın sorunsuz çalıştığına kefilim :)

Programın çalışma prensibini kısaca açıklamak gerekirse:

Önce bebeğinizi uyutuyorsunuz. Sonra ayfonunuzu sessiz moduna getirip, bu programı etkinleştiriyor ve size sunduğu süre içerisinde odadan ayrılıyorsunuz. Bebek uyandığında, ya hareket ederek ya da konuşarak ses çıkaracaktır. Program sesi algıladığı anda hafızasına kaydetmiş olduğunuz diğer bir telefonu arıyor (bu telefon, herhangi bir telefon olabilir). Siz hem bebeğinizin ne yaptığını duyabiliyorsunuz, hem de gerekirse bebeğinizle konuşarak sakinleştirebiliyorsunuz. Hatta eğer aradığı telefon da bir ayfon ise görüntülü iletişim de kurulabiliyormuş. Onu denemedim, nasıl çalıştığını bilemiyorum. Ama sonuç olarak normal bebek telsizinin sınırının dışında, gönlünüzün istediği kadar uzağa gidebilirsiniz. Telefonunuz çektiği sürece bebeğinize ulaşabileceksiniz demektir.



Ayrıca ayfon size bebeğin kaç dakika sessiz uyuduğunu, kaç saniye ses çıkardığını da kaydediyor:




Biz kullanmadık ama küçük bebekler için anne kendi sesini de kaydedebiliyor. Kendi sesi ile ninni ya da masal kaydedebiliyor ve kendisi yanına gitmeden bebeğe bu ninniyi dinletebiliyor:


Kısaca şu özellikleri kullanabiliyorsunuz:


26 Ağustos 2012 Pazar

Giysiler Bavula Nasıl Yerleştirilir?



Sık seyahat ederim ve her seferinde bavulumun içine en fazla sayıda giysiyi, en az kırışacak şekilde yerleştirmeye çalışırım :) 

Bunun için herkesin bildiği gibi tüm kıyafetlerimi tek tek kıvararak, rulo yapmak suretiyle bavuluma yerleştirirdim ama bir gün youtube'da dolaşırken farklı bir bavul hazırlama yöntemi gördüm ve en son yolculuğumuzda bu yöntemi denedim. Kesinlikle çok başarılı...

Yukarıdaki bavulda bir haftalık Moskova seyahati için hazıladığım kıyafetlerin tuttuğu alan görülüyor. Ağustos ayında Moskova'da hava 22 derece ve yağmurlu görünüyordu. Bu nedenle hem kısa kollu, hem uzun kollu giyecekler, hem kısa hem de uzun pantolonlar ile yazlık hırka ve yağmurluk da aldım yanıma. Tüm bu saydığım giysiler, yukarıdaki giysi topunu oluşturdu. Giysilerin içinde durduğu bavulun boyutu ise kabin boyu, yani bu bavulu istesem yanımda kabine alabilirdim.

İşte giysi topum yandan bu şekilde görünüyordu.

Kızımın giysilerini de aynı şekilde paketledim. İkimizin giysileri tek bir kabin boy bagaja sığdı. Ayrıca 24 saati bu şekilde geçiren giysilerimizde tek bir kırışık bile yoktu. İşte bunlar da kızımın giysi topunun resimleri:


Üstten görünüş

Yandan görünüş

Dönerken, giysilerimiz nasıl olsa kirli, uğraşmaya değmez diye düşünerek eski yöntemle hazırladığım bavul ağzına kadar tıka basa doldu, zor kapandı. Oysa en baştaki resimde de görüldüğü gibi bu şekilde toplayınca bavulda bir hayli yer artmıştı:


Giysileri bu şekilde katlamanın tek dezavantajı: Giysi topunun arasından herhangi bir giysiyi alabilmeniz imkansız. Bunun için tüm topu bozmanız gerekiyor. Ama bizim gibi evden çıkıp doğrudan otele gidecekseniz ve benim gibi yanınızda sürekli yedek kıyafet bulundurma alışkanlığınız varsa, bu şekilde giysi katlayarak bavul yapma yöntemini denemenizi tavsiye ederim:

 


Güncelleme: Yazımdan sonra bu yöntemini uygulayan bir annenin kullanmama izin verdiği bavul resmini de ekliyorum, kendisine tekrar teşekkür ederek:

Bavulun içinde 1 yaşındaki bebeğinin 15, eşinin ve kendisinin ise 5'er takım kıyafeti varmış. Ve ayrıca etrafta da ıvır zıvır için yer kalmış.

"Valize nasıl sığacağız derken şimdi boş yer bile kaldı." dedi kendisi :)

6 Ağustos 2012 Pazartesi

3 Yaşında Çocukla Kanyon Yürüyüşü Yapılabilir Mi? Saklıkent Kanyonu-Fethiye

Kontes, babasının sırtında kanyona giriş yapıyor.


Eğer bebeğinizi sırtınızda taşıyacak ekipmanınız varsa, gücünüz kuvvetiniz de yerindeyse, neden olmasın? :) Eylül-Ekim ayları, suların çekildiği aylar olduğundan, o aylarda çocukla gezmek çok daha rahat oluyormuş ama biz Temmuz ayında oradaydık. Yine de sorun yaşamadık.

Kızım 34 aylık. Sırtımızda taşımak için ErgoBaby sling kullanıyoruz (Şu yazımda anlatmıştım: Tık Tık)

Sular babamızın kalçasına kadar geliyor ama Kontes'e ulaşamıyor :)

Saklıkent Kanyonu henüz 1980'li yıllarda keşfedilmiş. Fethiye ilçesi sınırları içerisinde kalıyor ama ilçe merkezine 40-50 km uzaklıkta, Kayadibi Köyü'nün yakınlarında bulunuyor. Toros dağlarının Fethiye bölgesinde Akdağlar diye bilinen ve 200 bin yıl önce meydana gelen bir çökmeden oluşmuş. Eşine az rastlanır bu doğa harikası, aynı zamanda bir milli park.

Girişteki akıntılı bölgede, yamaca inşa edilmiş tahta bir yoldan geçmek gerekiyor.

Su buz gibi ve akıntı da şiddetli, mevsimden mevsime şiddeti değişiyor elbette. Eğer şiddetli bir akıntıda yürüyorsanız ayağınızı yerden kaldırmadan, sürükleyerek ilerlerseniz suya karşı dengenizi korumanız daha kolay olur. Bu da benden bir ipucu olsun :)

Tahta girişten sonra debisi yüksek bir kaynağı geçmek gerekiyor. En zorlu akıntı da bu bölgede zaten.




 Ayrıca kanyon boyunca zaman zaman şelaleler oluşuyor. Altlarına girmek de ayrı bir zevk :).


Şelale olur da Kontes girmeden olur mu? :)

Şelaleden geçip, geride kalanlara el sallıyoruz :)

Çok etkileyici bir görüntüye sahip olan Kanyon, 17 km uzunluğu ile Türkiye'nin en uzun kanyonuymuş ve sonuna kadar gidildiğinde Kaputaş Plajı yakınlarına çıkmak mümkünmüş. Ama vadi içinde yürüyerek gidilebilecek mesafe sadece 3 km (geri dönüşünü de hesaplamayı unutmayın).

O kadar yolu sırtımızda taşıyacak değildik, değil mi ama? :)
Çağlayandan da geçen Kontes'te özgüven tavan yapıyor. Geri dönüş yolunun çoğunu kendisi yürüyerek geçiyor. Kendisini alkışlayanlara da özel "gösteri selamı"nı veriyor, reverans yapıyor :)

Kayaların yükseklikleri yer yer 600 metreye çıkabiliyormuş.





Giriş ücretli, Müze Kart geçmiyor; otoparkı ücretsiz. Eğer ilerilere doğru gitmeye niyetliyseniz belinize kadar suyun içine gireceğinizi ve çağlayanların altından geçeceğinizi hesap ederek, yanınıza para pul almayın ve fotoğraf makineleri için de arkadaşlarınızla yardımlaşmanız gerekeceğini unutmayın, kalabalık gitmeye çalışın ya da diğer insanlarla yardımlaşmakta çekingen davranmayın. Ayrıca kaygan olmayan bir ayakkabı ile mayo giymenizi ve yanınıza da yedek kıyafet ile havlu almanızı da tavsiye ederim.

Kayaların kayganlığı belli oluyor sanırım...


Yer yer kayalar gökyüzünü görmenizi engelleyecek şekilde darlaşıyor.

Biz yapmadık ama Eşen Çayı üzerinde, küçük çocukla bile yapabileceğiniz sakinlikte rafting yapabilirsiniz. Ayrıca cip safariye katılıp, Karaçay ile Eşen Çayı'nın birleştiği noktada çamur banyosu da yapmanız mümkün.

Kanyon girişinde, nehir üzerinde kurulmuş olan restoranlarda oturup o güzelliği doya doya seyretmenizi de tavsiye ederim. Yakınlardaki alabalık çiftliğinden gelen alabalıkları da deneyebilirsiniz. Ayrıca tesislerde yüzme havuzu da var.


Vadi boyunca içinde yürüdüğümüz su sanırım 13 derece civarındaydı. Kaynaklara yakın noktalardaki sular ise çok daha soğuk, ayağınızı 2 saniye içinde tutamıyorsunuz, o derece :) İşte Kontes'in ayağını suya sokma girişiminin sonucu :)


Çocuklara yönelik gün boyu çizgi film yayını yapan "nickjr." isimli bir televizyon kanalı var. Oradaki çizgi filmleri sevdiğimden zorda kalınca kızım oyalansın diye açıyorum. Orada çocuklara matematik öğretmeye çalışan bir Umi Zumi Takımı var. Her bölümde ayrı bir "macera" yaşıyorlar. Kızım da macera, macera deyip duruyor. Saklıkent'i gezdikten sonra hele şelalenin altından geçtikten sonra (kızım sesten korktuğu için biraz ağladı ama sonra kendisiyle çok gurur duydu), "İşte annem, macera bu; yemişim Umi Zumi Takımı'nı" dedim :)) Kızım da "Macera yaşadım" diye sevindi durdu. Bence insan kendi sınırlarını zorlamadan kendine ve dünyaya güven duyamıyor. Bu tip etkinliler çocuklardaki dünyaya, ailesine ve kendine güven duygusunu besliyor. 1 saatlik bir "macera" sonucunda bile çıplak gözle görülebilir bir etki bence bu :)