31 Ağustos 2010 Salı

Bebeğime nasıl oyuncaklar almalıyım? Tomy Bozdolabı Oyuncağı


İşte bu alet benim ilk günden beri kurtarıcım oldu.


Oyuncak buzdolabı mıknatısı mantığı ile yapılmış. Birbirine geçmiş 6 dişliden oluşuyor. Resimde en altta görülen, üzerinde "TOMY" yazan en büyük dişli, ana dişli. Üzerindeki yeşil kadranı sağa ya da sola hareket ettirdiğinizde dişliler de sağa ya da sola doğru dönmeye başlıyor. Bu şekilde birbirine bağlı tüm dişliler hareket ediyor.

Henüz sepetinin içinde yatıp tavana bakmakta olan minik kızımı sepeti ile birlikte mutfağa getirir, bu oyuncağı açar ve kendi işime bakardım. Oyuncağın rengarenk şekilleri, hareket etmesi ve dişlilerin dönerken tıkır tıkır çıkardıkları ses kızımın dikkatini çeker, dakikalarca oyuncağa bakmaya devam ederdi. Hatta oyuncağa ulaşmaya çalışır, bu sayede hareket de ederdi.

Daha sonraları yine mutfakta iş yaparken kızımı mama sandalyesine oturtup, buzdolabının karşısına koyardım. Önceleri uzanmaya çalışmakla yetinirdi. Sonra sonra oyuncakları buzdolabından sökmeyi öğrendi.

Daha da sonra oyuncakları söküp yere atmaya ve "ne oldu acaba bunlara" diye peşlerinden bakmaya başladı. Kızım biraz huysuzlandı mı ona bakan her kim olursa olsun hemen kucağına alıp buzdolabının karşısına geçerdi :)

Kızım şimdi 11 aylık. Artık günde 3 defa 15 dakika yürütecine binme izni var. Ben  de bu zamanları mutfakta yemek yaparak değerlendiriyorum. Tahmin edin kızım o sırada ne yapıyor? :) Artık bu oyuncakları söküp, sonra da yerlerine geri yapıştırabiliyor.

Eve gelen arkadaş çocuklarından gördüğüm kadarıyla yaşı ilerledikçe dişlileri birbirine eklemeyi  öğrenecek. Bu şekilde birbirlerini nasıl etkilediklerini gözlemleyecek. Dişlilerin tümünü bazen ana dişlinin etrafına yerleştirecek, bazen de hepsini tek sıra dizecek. Sonra da nasıl olup da her koşulda birbirlerini döndürdüklerine şaşıracak.

Ayrıca artık sürekli oyun oynayıp hareket etmek isteyen kızımı  yemeğin mutfakta yenmesi gerektiğine ikna etmek için de bu oyuncak çok çok çok işe yaradı.

Ben bu oyuncağı çooookkkk seviyorum, teşekkürler TOMY.

Not: Oyuncağı kızım artık ağzına sokuyor. Ben de yıkıyorum. O rengarenk desenler meğerse plastik üzerine yapılmamış. Aslında kağıtlarmış ve plastik üzerine yapışıklarmış (Hiç belli olmuyor). Yıkayınca altlarına su kaçıyor, aman dikkat.

27 Ağustos 2010 Cuma

Çocuklu hayat çok mu zor?



Bu sorunun cevabı bardağın dolu tarafını mı, boş tarafını mı gördüğünüze bağlı olarak değişir.

Geçenlerde kızımla parkta dolaşırken köpeğini yürüyüşe çıkarmış bir teyze ile karşılaştık. Kızım av-av ile ilgilenirken ben de teyze ile sohbet ettim. Laf döndü dolaştı teyzenin kızına geldi. Kızı benimle yaşıtmış ve eşyalarını teyzenin evine yığıp 3 seneliğine Kanada'ya doktora yapmaya gidiyormuş.

İçimden teyzenin kızı için üzülürken yakaladım kendimi. Teyze durumu anlatırken hüzünlenivermişim: "Vah vah, benimle yaşıt ama henüz evli bile değil". Dikkat edin: "Evli bile değil" diyorum. Evlilik çocuk doğurmak için atılması gereken ilk adım ya, ondan :)))

Sonra düşündüm: "Sivri zeka" dedim kendi kendime "O kızcağız da seni görse burada, amliyatla doğum yapmış, vücut perperişan, saç baş bir tarafta, çocuğun peşinde kendini kaybetmiş, doktora tezini tamamlamaya vakit bulamayıp gerim gerim gerilmiş vaziyette... Herhalde sana acırdı. Hatta içinden de "ohhh, ben ne mutlu ki çocuk yapmadım, istediğim zaman istediğim yere gidebilir, doktora da yapar, üzerine de doçentlik tezi yazarım" derdi."

Gülümsedim sonra kendi kendime... Yaşadığım hayatı ben tercih ettim ve seçimlerimin sonucundan memnunum. Kızım ileride "Ben kariyerimde ilerlemek için çocuk sahibi olmaktan vazgeçiyorum" derse çok üzülürüm ve ona hata yaptığını söylerim.

Bence: Çocuk büyütmek bir insanın hayatta alabileceği en büyük sorumluluk ve dolayısıyla en büyük olgunlaşma hamlesidir.

25 Ağustos 2010 Çarşamba

Çocuğumu bakıcıya bırakmak istemiyorum; bende bir anormallik mi var?


Eğer sizde bir anormallik olduğunu düşünüyorsanız, o zaman bende kesin var!

Hem okuyan hem de çalışan bir kadındım. Okumaya o kadar meraklıyım ki doktora yaparken üniversite sınavına tekrar girip farklı bir bölümde lisans okumaya başlamıştım. Benim dışımda gelişen olaylar sonucu ve ayrıca hormonlarımın baskısıyla hamile kaldım. "Bebek 6 aylık olunca bağlı bulunduğum kurumun kreşine bırakır işime ve okuluma devam ederim" diyordum, ki şu anda bu düşüncemden çok utanıyorum :) Derken doğum yaptım, bebeğimin yüzünü gördüm ve ilk görüşte aşka bu şekilde inandım. O gün bugündür bir kara sevdanın elindeyim ve aşkımı kimselerle paylaşamıyorum - doğal olarak-.

Ben de bebeğime kendim bakmaya karar verdim. Ücretli, ücretsiz bütün izinlerimi aldım. Bebek bakmanın tam zamanlı bir iş olduğunu düşünerek ve ameliyat ile doğum yaptığımdan vücuduma fazla yüklenmemek adına bir yardımcı tuttum. Bakın, "yardımcı" diyorum; temizlikçi, gündelikçi adı her neyse... Ama "bakıcı" demiyorum; bebeğime bakıcı tutmadım yani. Tuttuğumuz kadına iş tanımı bu şekilde yapıldı. Bebekle tek ilgisinin benim yardım isteklerime karşılık vermek olacağı da söylendi kendisine. Mesela bebeğin poposunu yıkarken havluyu uzatmasını rica etmek gibi.

Evimize gelen yardımcımızı ben çok sevdim, ki sevmesem tüm günümü birlikte geçirmek istemezdim zaten. Kızımla ise her zaman kendim ilgilendim; tüm öz bakımlarını kendim yaptım; yardımcımız hiçbir şekilde ne kızımın altını değiştirdi, ne yemeğini yedirdi, ne de banyosunu yaptırdı.

Kızıma 11 ay boyunca 7/24 ben baktım. İş yerime gitmem gereken 4-5 gün haricinde gün içerisinde bile kimseye bırakmadım. Yardımcıma ise toplam 2 kez, sadece tuvalete girebilmek için beşer dakikalığına bıraktım ve ikinci bırakışımda bebeğimin ağzında bardak varken kendisini yakaladım. Ben kızıma ilk 6 ay sadece anne sütü verdim - en azından ben öyle zannediyorum- ama her ne hikmetse herkes kızıma bir şeyler yedirip içirmek gayretindeydi. Yardımcımız da "Ne yapıyorsunuz?" şeklindeki soruma "Ben su içiyordum, bebek de yutkundu; demek ki o da susamış deyip su verdim; yazık bebeğe" diyerek cevap verince bir daha da kendisine bebeğimi asla emanet etmedim.

Gelgelelim evdeki hesap çarşıya uymadı. Kızım 11 aylık oldu. Benim de evden bile olsa yavaş yavaş çalışmaya ve işlerime zaman ayırmaya başlamam gerekiyor. Kızım evimizdeki yardımcı kadınla sadece oyun oynadığı için, onu oyun arkadaşı zannediyor ve aynı kız kardeşine bağlılık gösteren bir bebek gibi koca kadına bağlandı. Benden sonra en çok onu gördüğü için ve ben her zaman yardımcımızla oynamasını teşvik ettiğim için benden sonra en çok yardımcımıza güven duyuyor. Başka denemelerim de oldu ama kızım kimseye ısınamadı. Sonunda pes ettim ve kızımı yardımcımızla oynaması için gün içinde salonda bırakmaya ya da onunla birlikte oyun parkına göndermeye başladım. Kızım artık mutsuzluğunu, huzursuzluğunu belli edebiliyor; anlatmak istediklerini işaret diliyle bile olsa anlatabiliyor ve en önemlisi kendi kendine meyvesini yiyip, suyunu içebiliyor. Yardımcımızı da konu komşudan yemek alıp yedirmemesi için iyice tembihledim ve aksi takdirde işine son verebileceğimi de ifade ettim; içim bir nebze rahat.

Fakat sorun şu ki, yardımcımızla sürekli bir otorite savaşı halindeyiz. Kendisi nerede duracağını bilemiyor. Kızımla sadece ve sadece oyun oynadığı halde, kendisini etrafa bakıcısı olarak tanıtıyor. Ben kızımı yıkamaya çalışırken gelip orasını burasını ovalıyor; altını değiştirirken poposunu öpüyor, mıncıklıyor. Kızımla oynadığı günler kızımın ne zaman uykusu geldiğine kendisi karar veriyor ve en önemlisi -hastalık, ateş vb nedenlerle- kızımın huzursuz olduğu günlerde kızımı kollarımın arasından çekip alarak kendisi sakinleştirmeye çalışıyor. ÇIL-DI-RI-YOR-UM!

O benim bebeğim, aşkım, canımın içi kızım. Bir başkasının onu sahiplenmesine katlanamıyorum. Çalışan bir anne olsam bu durumdan mutlu bile olabilirdim. Bu yaştaki bir bebeğin bağlanma davranışı geliştirmesi çok sağlıklı. Ama ben evden çalışan bir anneyim ve sürekli kızımın yanındayım. Yemeğini ben yapıyorum, ben yediriyorum, emziriyorum, banyosunu ben yaptırıyorum ve altını ben değiştiriyorum. Bir başkasının bu tür öz bakım işlerini yapmasını kaldıramıyorum. Her an kızıma istemeden de olsa bir zarar verilebilirmiş gibi geliyor. Çıplakken, altı açıkken öyle savunmasız görünüyor ki... Biliyorum herkes çocuk yetiştirirken hatalar yapar ama ben bebeğimin benim hatalarımla büyümesini istiyorum; başkasının hatalarının sorumluluğunu ben üstlenmek istemiyorum.

Bende bir anormallik mi var acaba? Bebeğini bakıcıya bırakmakta zorlanan bir tek ben olamam, değil mi?