30 Mayıs 2012 Çarşamba

4+4+4 Eğitimi Sisteminin Getirilişine Neden Karşıyım?


Öncelikle ve peşinen belirtmek isterim ki bu bir siyasi karşı oluş değildir. Herhangi bir sisteme ilişkin eleştirilerin siyasal bir mesaj olarak algılanmasını doğru bulmuyorum. Ayrıca kişisel olarak resmi devlet ideolojisini dikte eden klasik eğitim sistemimize de tepkiliyim, onaylamıyorum ve bugüne kadar süregelmiş eğitim sisteminde köklü reformlar yapılması gerektiğine de katılıyorum.

Gelgelelim bu iş ciddi bir iş. Bir ulusun geleceğini şekillendirecek, çocuklarının gençlerinin geleceğini kurgulayacak bir iş. Bu kadar çok kişiyi ilgilendiren bir hususta konunun profesyoneli olan ve yılların tecrübesine dayanan eğitimcilerin (öğretmenlerimizin), konu ile ilgili sivil toplum kuruluşlarının  ve en önemlisi basit bir kamuoyu anketi ile velilerin görüşü alınmadan apar topar yeni bir sistem getirmek, bu işi yap boz tahtasına çevirir.

Kişisel görüşüm uygun müfredat olduğu ve öğretmenlerin de o yaşa hitap edecek şekilde yetiştirildikleri sürece 4 yaşın bile ilkokul için erken sayılmayacağı yönünde. Ancak 4+4+4 yasası ile birlikte kabul edilen düzenlemelere ilişkin cevaplanmamış kuşkularım ve bu yasanın adalete aykırı bulduğum yönleri var. Kısaca özet geçecek olursam:
  1.  Ben isterim ki en azından bir "geçiş süreci" yaşansın ve 7 yaşından küçük yaş gruplarında “okul öncesi eğitim”, zorunlu eğitim kapsamına alınsın. Ancak radikal bir değişim isteniyor ve mutlaka 5 yaşında ilköğretim başlasın deniyorsa, hiç değilse okulların fiziki koşulları ve müfredatın değişmesi ve ayrıca 5 yaş grubuna eğitim verecek öğretmenlere yeterli meslek içi eğitim ve formasyon verilmesi için bir geçiş süreci tanınsın istiyorum.
  2. 8+4 sisteminin kabul edildiği 1997 tarihine kadar 7 ila 12 yaş grubu aynı binalarda eğitim görüyorlardı. 1997 yılından bu yana ise 7 ila 15 yaş grubu aynı binada eğitim görmektedirler. 4+4+4 sisteminin kabulü ile birlikte binalar henüz ayrıştılamamış olduğundan 5 yaş grubu ile 15 yaş grubu aynı binada eğitim görmeye devam edeceklerdir. Aradaki fiziki farkı anlatmaya hacet yok. 5 yaş grubunun okul bahçesinden bile faydalanamayacağı çok açık bence.  Ayrıca 5 ila 15 yaş grubu çocuklar aynı tuvaleti kullanacaklar. 5 yaş grubu çocuklar için yuvalarda kendi boyutlarına göre dizayn edilmiş klozetler ve lavabolar vardır. Ayrıca sırf şehirli çocukları düşünmeyelim. Yatılı Bölge İlköğretim Okullarında toplu halde kalan çocuklar var. 9 yaşındaki çocuğunu yatılı okula göndermeyi kim ister? Güncelleme: MEB, aşağıda linkini verdiğim açıklamasında önümüzdeki 4 yıl içerisinde ilkokullarla ortaokulların ayrıştırılması işleminin gerçekleştirilmesinin hedeflendiğini söylemiş. Bu 4 yıl içerisinde artık herkes kendi başının çaresine bakacak, demek ki...
  3. 5 yaş grubunda okul öncesi eğitimi alamamış yani yuvaya dahi gitmemiş ve dolayısıyla ilkokul için yeteri hazırlığı olmayan çocuklar var. Sıraya girmeyi ve sınıf sıralarında 45 dakika kıpırdamadan oturmayı bilmiyorlar. Hatta ve hatta tuvalet eğitimi almamış, kendi kendine yemeyi bilmeyenler bile var. Yuva öğretmenleri bu tür çocuklara özel eğitim veriyorlar. İlkokul öğretmeninin ise bu tür bir yükümlülüğü yok. 5 yaşında bir çocuk okulda altına çişini kaçırırsa ne yapılacak gibi pratik sorunlara ilişkin hiçbir ön hazırlık yok.
  4. Ayrıca yuvalarda öğretmenler 5-6 yaş grubu çocukları asla gözetim dışı bırakmazlar. İlkokul öğretmeninin ise çocuğu gözleme yükümlülüğü yok. Dolayısıyla 5-6 yaş grubu çocukların kendilerine zarar verici olumsuz harekette bulunmaları (kavga etmeleri, birbirlerini iteklemeleri, yüksek yerlerden atlamaları, ne bileyim klozete ellerini sokmaya kalkmaları vs vs) mümkün.
  5. İlkokul öğretmenlerine bu yaz toplam 8 hafta meslek içi eğitim semineri verilecekmiş. Bu seminerin ne kadarı yukarıdaki fiziksel sorunlarla ilgili olacak, ne kadarı ise müfredatın 5 yaş çocuklarına uyarlanması ile ilgili olacak belli değil. Henüz parmak kasları ve ince motor gelişimi yazı yazmaya elverişli olmayan ve oturduğu yerde ders dinleyecek konsantrasyon seviyesine erişememiş 5 yaş çocuğuna öğretmenlerin şarkı türkü ve oyunlarla eğitim vermeleri gerekiyor. 8 haftada bunun için yeterli hale gelebilecekler mi bilemiyorum.
  6. Kişisel olarak İslam dininin yaygın eğitim içinde öğretilip de Kuran bilgisinin karne notu ile puanlanmasını istemiyorum. Çocuğun kişiliğine bağlı olarak böyle bir uygulamanın inançla ilgisi olan dini eğitimi baltalayabileceğini, çocuğu dininden soğutabileceğini düşünüyorum. Dolayısıyla seçimlik olarak getirilen "Kuran Bilgisi" ve "Peygamberimizin Hayatı" derslerinin "zorunlu seçmeli" hale gelmemesi için gerekli önlemlerin alınmasını istiyorum. Kişisel olarak da Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde açılan Kuran kurslarının bu yönde eğitim için yeterli olduğunu ve amaca hizmet ettiklerini düşünüyorum.
  7. 9 yaşından sonra ikinci 4 yıl içinde verilecek olan Kuran bilgisi dersi sırasında kız çocuklarımızın başlarını kapamalarının ve tüm çocukların haremlik-selamlık oturmalarının istenip istenmeyeceğini öğrenmek istiyorum. Bunun istenmeyeceğini daha önce Milli Eğitim Bakanı söyledi ama şahsen beni tatmin etmedi. Çünkü buluğa ermiş çocukların Kuran okunurken haremlik selamlık oturmalarının ve kızlardan da örtünmelerinin istenmesi genel kabul gören bir uygulamadır. Bu konuda da bir önerim var: İmam-hatip liselerinin meslek okulu olmadığını, çocuklarının Arapça dili ile fazladan Kuran bilgisi öğrenmesini isteyen ailelerin düz lise yerine tercih ettiklerini hepimiz biliyoruz. Bu okullarda Kuran dersinde kız çocuklarının başının kapatılması zaten isteniyor. Bu uygulamayı değiştirmeye gerek yok, fazladan Kuran bilgisi edinmek isteyenler imam-hatip liselerine gitmeye devam etsinler ve normal liselerdeki "zorunlu seçimlik" Kuran dersi kaldırılsın. Yok eğer denirse ki bu ülkede başını kapatmayı sorun etmeyenler çoğunlukta, bu nedenle yaygın eğitimde Kuran dersi verilmesi gerekiyor, o zaman hiç değilse çocuğunun okulda başını kapamasını istemeyenler için "zorunlu seçmeli" Kuran dersi olmayan okullar açılsın. Güncelleme: MEB, bu derslere özel olmak üzere kız öğrencilerin kafalarını kapamasının istenebileceğini söylemiş. Kafasını kapamak istemeyen öğrenciye ne yapılacağı hususuna girmemiş. Öğrencilerin kafalarını kapamalarının gerekip gerekmediğinin tespiti yani öğencinin buluğa girip girmediğinin sorulup sorulmayacağı vs hususlarına ise ben şahsen hiç girmek istemiyorum.
  8. Şahsım adına yaz Kuran kurslarının din eğitimi açısından yeterli olduğunu düşünüyorum. Ama aksi düşünülecek olsa bile 9 yaşında ikinci 4 yıllık döneme girmiş bir çocuğun 2 saat Kuran bilgisi, 1 saat Peygamberimizin Hayatı ve üzerine de yürürlükteki zorunlu 2 saatlik Din Dersi ve Ahlak Bilgisi olmak üzere haftada 5 saat din dersi almasını da gereksiz buluyorum. İlk iki ders seçmeli olacaksa sorun değil ancak "zorunlu seçmeli" hale gelecekse bu konudaki önerim, seçimlik derslerin sınavsız ve kredisiz olması ve diğer derslerin saatlerinden çalmadan, fazladan ders olması yönünde.
  9. İkinci 4 yılda yani çocuklar henüz 9 yaşındalarken meslek eğitimi için yönlendirilmesin istiyorum. 9 yaşındaki çocuğun mantıklı bir şekilde, kendini ve yeteneklerini tanıyarak “seçim hakkı”nı kullanamayacağını düşünüyorum. Eğer 9 yaş gurubunun meslek seçimi için yönlendirilmesinin bilmediğimiz olumlu bir yönü varsa kamuoyuna açıklansın istiyorum. Güncelleme: Milli Eğitim Bakanlığı, yazının sonunda verdiğim linkte 9 yaşında yani ikinci 4 yıllık kademede meslek seçimi yapılmayacağını. Meslek okullarına geçişin üçüncü 4 yılda, yani 9. sınıfta çocuklar 14 yaşındayken yapılacağını söyledi. Ancak bir farklılıkla: İmam hatip liselerinin ortaokul kısmı da açılacakmış ve 9 yaşındaki çocuklar meslek lisesine değil ama imam hatip ortaokuluna gitmeyi tercih edebileceklermiş.
  10. 9 yaşındaki çocuğa tanınan seçim hakkı arasında sadece “meslek okulları” “imam hatip liseleri” ve “düz liseler” olacağı söyleniyor. Eğitim kalitesi tartışmasız olan “fen liseleri” ile yabancı dilde eğitim veren “anadolu liseleri” hangi kapsama alındı ve bunun sonucunda eğitim kalitelerinde düşüş olacak mı, olmayacak mı tartışılsın istiyorum. Güncelleme: MEB'in bilgilendirme yazısında bu liselerin ortaokul ve hazırlık sınıfı açamayacağı söylenmiş. Ayrıca bütün genel liselerin "Anadolu Lisesi"ne dönüştürülmesi çalışmaları da 2010 yılından bu yana devam ediyormuş. Bravo demek istiyorum, milli eğitimimiz bir kademe daha atlamış (ad değişince, eğitimin kalitesi de değişecekmiş gibi...)
  11. İkinci 4 yılda yani henüz çocuklar 9 yaşındayken “uzaktan eğitim”e geçilmesin istiyorum. Bu yönde bir uygulamanın uzaktan eğitim adı altında sanayi bölgelerine çocuk işçi sağlanması, tarlalarda çocukların çalıştırılması ve "çocuk gelinler"i arttıracağını düşünüyorum. Sigortalı olarak çalışmak için asgari yaş 15 ise, bütün çocukların 15 yaşına kadar zorunlu olarak fiziken “okulda” bulunmasını istiyorum. Güncelleme: MEB, aynı yazıda açık öğretim uygulamasının lisede söz konusu olduğunu. Dolayısıyla 14 yaşından itibaren açık öğretime geçilebileceğini söylemiş. Meslek lisesi öğrencilerinin açık öğretim ile nasıl eğitileceğine ise değinilmemiş. Tahminim bu öğrencilerin 14 yaşından itibaren sanayide çalışacakları ve açık öğretimi tercih edecekleri yönünde... Ve zaten bu kanunun kabul ediliş amaçlarından birinin de bu olduğunu düşünüyorum. Şahsi kanaatim bu yönde. Zaten yatılı bölge okullarında da sadece ortaokul öğrencileri kalacaklarmış (bkz. Soru ve Cevap 44). Bu durumda 13 yaşını bitiren çocukların lise okumak için iki ihtimalleri var: Ortaokulu yatılı olarak okudukları okula taşımalı eğitim ile gidip gelecekler ya da uzaktan eğitime geçecekler. Sizce hangisini tercih ederler? Çocuk gelinlerle ile ilgili verilen cevabı ise anlayamadım. Olağanüstü halde 16 yaşında, anne-baba izni ile 17 yaşında evlenilebileceğini; zorunlu eğitimin ise 17 yaşına kadar olduğunu ve bu nedenle de zorunlu eğitim içindeki öğrencinin erken yaşta evlenemeyeceğini söylemiş. Bu cümleyi anlayamayan bir tek ben değilimdir, değil mi?
  12. 12 yaşına kadar zorunlu eğitimin olası sonuçları tartışılsın istiyorum. 5 yaşında okula başlayıp, 17 yaşına gelmiş ve halen okumakta olan bir çocuk kendi rızası ile evlenebilir. Bu durumda evli bir öğrencinin okuldaki diğer arkadaşlarını özendirip özendirmeyeceği, çocuğun hamile olarak okula gelmesi veya okulda çocuğunu emzirmek istemesi gibi durumlarda neler yapılacağı önceden belirlensin ve kamuoyu ile paylaşılsın istiyorum.(Bunlar benim hezeyanlarım değil, Türkiye gerçekleridir: "Diyarbakır Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesi verilerine göre. son bir buçuk yılda 785 çocuk doğum yaptı. Bölge genelinde, 2010'da doğum yapan 604 çocuktan 515'i 17 yaşının, 89'u ise daha 16 yaşının altında" ). Ayrıca kişisel olarak okula giderken nişanlanan, evlenen ve hamile kalan çocukların sınıf arkadaşları için de özendirici olacaklarını düşünüyor ve hiç doğru bulmuyorum.
  13. Ayrıca eğitim reformu çok büyük bir adaletsizliği de beraberinde getirmektedir: Bu sene 5-6-7- yaş gurubu çocuklar birlikte 1. sınıfa başlayacaklar. Yani 3 senenin öğrenci birikimi 1 yıl içinde okula başlamış olacak. Bundan sonra ortaokul, lise ve üniversiteye geçiş sınavlarında bu çocuklar 2,5 milyon öğrenci ile yarışmak zorunda kalacaklar. Yani bu sene okula başlayacak çocuklar eğitim hayatları boyunca normalin 3 katı öğrenciyle yarışacaklar. Buna yönelik bir önerim de maalesef yok. Ama bir fikir fırtınası yapılsa belki de bir çıkar yol bulunur.
Güncelleme: Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı bu kanun ile ilgili sıkça sorulan soruları cevaplamış. Cevapları tek tek değerlendirmek uzun zaman alır. Ama özetle tek bir soru ve cevabını buraya koymak istiyorum ki Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu kanun ile ilgili yapılan eleştirileri nasıl algıladığı anlaşılabilsin:

SORU 7: Niçin medya ve sivil toplum örgütleri bu konuya bu kadar olumsuz yaklaşıyorlar?
CEVAP 7: Bu düzenlemeye karşı çıkışları iki temel nedene dayandırabiliriz.
Birincisinde ideolojik bir bakış vardır. Böyle düşünenler, bireysel ve kültürel farklılıkları bir potada eriterek tek tip insan yetiştirmek alışkanlığından vazgeçemiyorlar. Dünyayla rekabet etmek gibi bir amaç taşımıyorlar.
İkinci neden ise bilgi eksikliği, yapılan değişikliğin objektif bir şekilde ve çok yönlü değerlendirilememesidir. Eğitim ile ilgili konularda bilimsel yeterliliği bulunmayan ve düzenlemeden habersiz, ama kategorik olarak belirli bir taraf içinde olanların eleştirileri gerçeği yansıtmamaktadır.


Yani özetle, yeni gelen eğitim sistemine eleştiri yöneltiyorsanız ya ideolojik bakış açınız gereği eleştiriyorsunuz ya da kategorik olarak belirli bir taraf içindesiniz. Aksi mümkün görülmüyor. Demek ki "Bu Kanun'u eleştirenler bizden değildir ve sırf bu nedenle eleştiriyorlar." deniliyor. Bu noktada da tartışma zemini altımızdan çekilmiş oluyor. Artık ne desem, ne söylesem boş!

    28 Mayıs 2012 Pazartesi

    "İlkokul İçin 5,5 Yaş Çok Erken" Diyorsanız, Bir İmza Atar Mısınız?



    İlkokul başlangıç yaşı olarak 5,5 yaşı çok erken buluyorsanız ve 5-6 ve 7 yaş çocuklarının aynı sene okula başlamalarının olumsuz neticeleri olacağını düşnüyorsanız, bir grup anne ile birlikte başlattığımız imza kampanyamıza siz de oy verin: İlkokul için 5 Buçuk Çok Erken

    Bugünden itibaren, okulların kapanacağı 8 Haziran’a kadar geçerli olacak imza kampanyasında hedefimiz 5000 imza toplamak. Bu sene ilkokula başlayacak olan yüz binlerce çocuk düşünüldüğünde oldukça düşük ve katlamayı umduğumuz bir hedef.

    Kampanyanın sonunda toplanan imzaları bildirgede de göreceğiniz mevkilere (Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık, Milli Eğitim Bakanlığı) elden ulaştırmayı hedefliyoruz.

    Şimdi lütfen:
    1. imzakampanyam.com sitesindeki İlkokul için 5 Buçuk Çok Erken bildirgesini okuyun
    2. İmzalayın
    3. Sosyal ağlarda aktifseniz Facebook, Twitter ve benzeri mecralarda paylaşın (imza attıktan sonra bunun için bir seçenek var)
    4. Ufak bir uyarı: İmzanızın geçerli olabilmesi için elektronik posta adresinize gönderilen linki onaylamanız gerekiyor. "Önemsiz" (Spam) kutusuna da düşebilecek olan onay linkini tıklamadığınız sürece imzanız kaydedilemiyor. 
    5. Ulaştırabildiğiniz kadar çok kişiyle paylaşın.
    PAYLAŞIMA İLİŞKİN ÖNEMLİ NOT:
    “4+4+4 Eğitim yasası” ile ilgili çekincelerimi içeren bildirge, herhangi bir maddi çıkar beklentisi olmaksızın, tüm içeriğine sadık kalınmak ve herhangi bir değişiklik yapılmamak şartı ile, aynı endişeleri taşıyan ebeveynlerin ve kişilerin kullanıma açıktır.
    Bu bildirge, alıntı yapılmaksızın bütünü ile ve içeriği hiçbir şekilde değiştirilmeden kullanılabilir.
    Kullanıldığı zaman bildirge için kaynak gösterimi (www.dilimdenyaziyadusenler.com) zorunludur.
    Bu bildirgeye destek olmak isteyenler;
    www.imzakampanyam.com sitesinde açılmış olan “İlkokul için 5buçuk çok erken” imza kampanyasına katılarak,
    Kaynak belirtmek koşulu ile blog/web sayfalarında yayımlayarak ve yayını destek için imza kampanyası sayfasına yönlendirerek,
    Twitter, instagram gibi sosyal medya mecralarında da “#İlkokulİçin5bucukÇokErken” hashtagi ile kullanabilirler.
    Bu bildirge, kanunlarla korunmakta olup yukarıda bahsi geçen kullanım koşullarına uymayanlar hakkında suç duyurusu yapılacaktır.

    Bakınız Abbas Güçlü geçenlerde ne dedi:
    Bakanlar yeni bir reform hareketi başlattıklarında, gidişatla ilgili bilgileri, maalesef hep en yakınlarındakilerden alıyorlar. Onlar da her defasında, işlerin yolunda gittiğini ve mükemmel geri dönüşler olduğunu söylerler. Dün olduğu gibi, bugün de öyle oluyor. Bu yüzden de, öğretmen ve velilerin haykırışları, Ankara’ya ulaşmıyor…
    Şimdi haykırışlarımızı Ankara’ya ulaştırma vaktidir.
    Evet, yasa kabul edildi; evet, yönetmelik gelmek üzere; evet, e-kayıtlar başlıyor.
    Yasanın uygulanmasıyla ilgili son bir kez, hep birlikte sesimizi duyurmanın tam zamanı.
    Siz de sesinizi yükseltmek istiyorsanız lütfen imzalayın: İlkokul için 5 Buçuk Çok Erken

    24 Mayıs 2012 Perşembe

    Doğal Ürünlerle İlk Yardım Nasıl Olur? Ecza Dolabında Neler Bulunmalı?


    Ben ilaç kullanmıyorum. Kızımı da kendimi de doğal yöntemlerle tedavi ediyorum. 3 senedir iyi gidiyoruz. Bu nedenle doğal malzemelerle ilk yardımı öğrenmeme ve kendime bir doğal ecza çantası hazırlamama yardımcı olanlara teşekkür etmek istiyorum.

    Öykü'ye ve Damara'dan Feride Gürsoy'a teşekkürlerimle, işte çantamdan asla çıkarmadığım kremlerim (fotoğrafların hepsi kendi kullandığım markalara aittir):



    Arnika (Öküz Gözü) Yağı (Kremi de olabilir, ben yağını kullanıyorum): 
    Kaza anında ilk akla gelecek merhemdir, en sık kullanılan yağdır. Arnika morlukları, şişlikleri hafifletir, eklemlerdeki enflamasyonun tedavisine iyi gelir, adale ağrılarına ve hafif burkulmalara karşı birebirdir. Her türlü vurma, çarpma, şişme, burkulma, morarma gibi vakalarda kullanılır. 

    Doku toparlayıcısı ve yara iyileştiricidir. Zaten acıyan bir şişin üstüne çocuğu zorlayarak buz tutmaya çalışmaktan çok daha pratik ve etkilidir. Eğer arnika kremini darbeden hemen sonra sürebilirseniz neredeyse hiç şişlik oluşmadığını mutlulukla fark edeceksiniz.  

    Açılmış yara üzerinde kullanılmaz. 

    Normal doğum ve diş çekimi vb sonrasında kullanıldığında vücuda hızlı bir iyileşme ve şifa sağlar. 



      
    Aynısefa Kremi (Calendula):  
    Açılmış yara üzerinde bu kremi kullanıyorum. Eğer yanıma tek bir krem alacaksam, muhakkak bu kremi alıyorum.

    Yara iyileştirici özelliği vardır. Hemen her tür durumda kullanılabilir. Derideki kızarıklıklara, yanıklara, kesiklere ve pişiklere iyi gelir. Kene ısırıklarında kullanabilirsiniz. 

    Annelerin kurumuş ellerine, dirseklerine ve ayaklarına da iyi gelir :)




    Lavanta Yağı:
     

    Birinci derece ve yüzeysel ikinci derece yanıklar için ve böcek ısırıkları ve sokmaları durumunda acıyı, ağrıyı ve kaşıntıyı kesmek için kullanılır. Acıyı hemen kestiği gibi derinin kendini toparlamasına yardımcı olur. Ancak hemen uygulandığında etkili olur. Bu yüzden hep yanınızda olsun ve tekrarlayarak uygulayın. 

    Ağrı kesicidir: Kulak ağrısı için kulağın çevresine masaj yapın. Boğaz ağrısı içinse boğaza masaj yapın. 

    Rahatlatıcı etkisi vardır. Banyo suyuna ya da yastığa damlatılabilir. 

    2 aylıktan küçük bebekler için 2 çorba kaşığı zeytinyağına 2 damla lavanta koyun. 2 aylıktan 1 yaşına kadar olan dönemde damla sayısını 3-5’e çıkarabilirsiniz. Daha sonra doğrudan deri üzerine uygulanabilir.






    Çay Ağacı Yağı (Tea Tree Oil): 

    Türkçe adı Hint Defnesi olmasına rağmen İngilizce isminden çeviri olarak çay ağacı yağı adı altında satılıyor. 

    Doğal antiseptik yani mikrop öldürücüdür. Düşme sonucu oluşan yaralarda mikrop kapmayı engelleyici olarak kullanılır. Bactroban, bepanten, tentürdiyot, oksijenli su vs yerine kullanılabilir.

    Doğrudan deri üzerine kullanmanızda bir sakınca yoktur. Ancak yoğunluğunu azaltmak için 1 damla hint defnesini 10 damla suyla karıştırıp yaraları ve böcek sokmalarını temizlemekte kullanabilirsiniz. Böcek ısırıklarında kaşıntıyı kesmek için kullanabilirsiniz. 6 aylıktan küçük bebeklerde Hint Defnesi kullanmayın. Sonrası için de lavanta yağı için verilen kullanım önerilerine uyun.

    Etkisi var mı bilmiyorum ama ben ayrıca cold-mix gibi de kullanıyorum. Yani hasta birinin bulunduğu ortamlarda ya da kalabalık ortamlarda bir pamuğa 1-2 damla bu yağdan damlatıyorum. Havadaki mikropları kırdığını ümit ediyorum.


    Okaliptüs Yağı: 
    Her zaman seyahat çantanızda olsun. Hava yolculuğu solunum yollarını kurutur. Okaliptus yağı solunum tıkanıklıklarını açar. Kaynamış suya birkaç damla damlatın ve çocuğunuza buharı koklatın. 2 aylıktan büyük bebeklerde kullanımı güvenlidir. Lavanta yağı için verilen talimatlara uyun.


    Ben okaliptüs yağı olarak Cold-Mix kullanıyorum. Yanıma hasta biri yaklaşınca doğrudan yakama damlatıyorum. Ne kadar etkisi var bilmiyorum ama en azından karşımdaki mesajı alıyor ve benden uzak duruyor :)))



    Dereotu Yağı: 
    Gaz sorunlarına iyi gelir. 2 aylıktan küçük bebekler için 1 damlayı 2 çorba kaşığı zeytinyağıyla karıştırın. Sonra damla sayısını 3-5’e çıkarın. Bebeğin karnına ve sırtının ortasına bu yağla masaj yapmak çok iyi gelecektir.

    Resimdeki şişe bana İngiltere'den hediye gelmişti. Orada 19. yüzyıldan bu yana üretiliyor ve kullanılıyormuş. Kızım çok gazlı bir bebek değildi ama gaz sancılarında işe kesinlikle yaradı. Doğal olması da içimi rahatlatıyordu.


    Aloe Vera Jeli: 
    Güneş yanıklarına karşı kullanılır. Cildi sakinleştirir.

    Minimum katkı maddesi içeren bir aloe vera jeli bulun. Küçük bir şişeyi yaz mevsiminde çantanızdan ayırmayın.

    Ekinezya Tentürü veya Tableti: 
    Seyahat çantası için gerekli bir bitki. Bağışıklık sistemini stimule eder. Hastalığın daha ilk belirtilerinde alınmalıdır. Özellikle tatile giderken olası grip ve soğuk algınlığı ihtimaline karşı yanınıza almanızda fayda vardır.

    Karbonat: 
    Arı sokmalarına karşı yanınızda küçük bir şişe bulunsun. Hemen biraz suyla karıştırıp soktuğu yerin üstüne sürerseniz zehiri nötralize eder. Çocuğunuzun arıya alerjisi olması ihtimaline karşı gerekli alerji ilacını  yanınızda her zaman bulundurun.
    (Ter kokusuna karşı da karbonat kullandığımı hatırlatmak isterim.)

    Sivrisinek Kovucu:
     
    Yaz aylarında çantanızdan ayırmayın. Kendi karışımınızı yapmak için 4 çorba kaşığı badem yağına okaliptus, lavanta, hint defnesi, citronella ve biberiye aromaterapi yağlarının her birinden 3’er damla karıştırın. 1 yaşından küçük çocuklarda kullanmayın.  Ufak çocuklarda çok az miktarda kullanın.
    Ayrıntılı yapım bilgisi için sabunagaci sitesine bakabilirsiniz.

    Alet-Edavat:
    İlk yardım çantanıza makas, sargı bezi, küçük bir bandaj, pamuk, cımbız, yarabandı ve küçük bir sabun koymayı da unutmayın.


    İlk yardım çantası olarak minik bir makyaj çantası kullandığımı da eklemek isterim :)
    Herkese sağlıklı ve kazasız günler dilerim. 

    Güncelleme: Organik ürün olarak bir tek Melvita marka kullandım ve çok memnun kaldım. Markanın sayfasından iletişim bilgilerini ve satış noktalarını öğrenebilirsiniz:
    http://www.melvitaturkiye.com/mainpage.aspx 

    Güncelleme: Aynısefa kemi, benim en sık kullandığım ürün. Örneğin kedim sağ olsun sık sık tırmık atar. Onun tırmıkladığı yer kabarır ve çok yanar. Aynısefa kremi sürünce hem yanma hissi kayboluyor hem de cildim kabarmıyor. Aynısefa kremi olarak Ecem Bosphorus marka kullanıyorum: 
    http://www.safmarket.net/ecem-bosphorus-aynisafa-kremi-p-1400.html?osCsid=7b87470e019133192daec3cc101acfd6  
    Ürün doğal olduğu için bozulabiliyor. Son kullanma tarihine bakmadan ve ürünü koklamada, denemeden almayın. İnanılmaz güzel bir kokusu var.

    Güncelleme: Ürünlerin hepsi küçük boy, bu nedenle yanımda taşımak zor olmuyor. Küçük bir makyaj çantasının içinde taşıyorum hepsini. Hafta sonları yanımda bulunuyor muhakkak, ama hafta içi kapının önündeki parka inerken sadece aynısefa kremini yanıma alıyorum, yeterli oluyor. Merak edenler için fotoğrafladım, portatif ecza dolabım :)

    Bir paket de karbonat bulunuyor ama resme eklemeyi unutmuşum.

    Tüm ürünler içindeyken bile makyaj çantası şişkin durmuyor.

    Makyaj çantasının boyutu anlaşılsın diye bir şişe suyla birlikte çektim.
      



    20 Mayıs 2012 Pazar

    Mayıs'ın 3. Haftası Pazarda Neler Var? Elta Ada Organik Tava Yoğurdu


    Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


    Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

    1. Taze Bakla
    2. Enginar
    3. Domates
    4. Salatalık
    5. Kırmızı Elma (tatlı)
    6. Muz
    7. Çilek
    8. Yumurta
    9. Organik Sarı Somun Ekmeği
    10. Organik Pastörize Süt: Elta Ada marka
    11. Organik Tava Yoğurdu: Elta'nın yeni ürünü. Şiddetle tavsiye ederim! 
    12. Dereotu
    13. Taze soğan

    Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

    1. Bol dereotulu zeytinyağlı bakla.
    2. Enginar: Bebek enginarlar tazecikler. Sadece haşlayıp üzerine yağ gezdirerek de veriyorum kızıma. Deli oluyor kendisi enginara :) 
    3. Çoban salata: Domates, salatalık ve soğan. Yaz boyu yemekten bıkmayacağım lezzetlerden. Üzerine beyaz peynir ekleyip akşam yemeği olarak ya da akşamdan kalan salatayı ertesi gün kahvaltıda yiyebilirim. Bayılıyorum çoban salataya, mmh :)
    4. Çilek: Kızım çileğe deli oldu. Mis gibi kokuyor, tadı da tatlı ekşi. Tam mevsimi...
    5. Taze soğan: Her yemeğin yanında yiyoruz. Ailecek bayılıyoruz, bu nedenle koku sorunumuz olmuyor.
    6. Veeee bize haftada 3 kg yoğurt yedirten yoğurt: Elta Ada Kaymaklı Tava Yoğurdu! Yok böyle bir lezzet! Hani kaymaklı yoğurtların kaymağı yağlı olur da altı sulu olur ya? Bu yoğurt homojen olarak yağlı. Krema gibi dilin üzerinden kayıyor.Veeee Türk internet camiasında ilk defa bu yoğurdun fotoğrafını ben yayımlıyorum :) Elta Ada'nın kendi internet sayfasında bile yok bu ürün nedense?


      3 Mayıs 2012 Perşembe

      Sabun Cevizi Nasıl Kullanılır? (Soapnut)


      Uzun süredir her türlü temizlikte sabun cevizi kullanıyorum. Çok memnunum, gönül rahatlığı ile tavsiye ediyorum.

      Sabun cevizi ile ilk tanışmam organik deterjanlar alırken oldu. Alma Win marka çamaşır deterjanı kullandım ve çok memnun kaldım:


      Daha sonra Esra Coşkun ile tanıştım. Kendisi Kimya Mühendisi ve alerjik bünyeli oğlu için kullandığı sabun cevizinin satışını yapmaya başlamıştı. İlgimi çekti ben de ısmarladım. Kullandıkça kullanasım geldi... Zira sabun cevizini kullanabileceğiniz alanlar hayal gücünüz ile sınırlı :)


      Esra, blogunda sabun cevizi ile ilgili tüm bilgileri veriyor, kullanım şekillerini anlatıyor ve satışını yapıyor: http://www.sabunagaci.com/

      Aklınıza gelecek her sorunun kısa cevabı için de ingilizce bir site: http://www.soapnuts.pro/soap-nuts-faqs/



      Sabun cevizini ben 2 şekilde kullanıyorum:
      1. Bütün olarak çamaşır yıkamada
      2. Her türlü temizlikte sıvısını


      Sabunağacı'ndan gelen ilk sabun cevizi paketimin içinden ağzı büzgülü minik bir kese çıktı. Bu kesenin içine 7-8 adet sabun cevizi atıyorum ve kesenin ağzını büzüyorum ki sabun cevizleri çamaşır makinesinin giderini tıkamasınlar. Sonra çamaşırlarla beraber makineye atıyorum. Eğer ter lekesi olan çamaşırlar varsa makinenin deterjan gözüne de elma sirkesi koyuyorum. Eğer çok ağır lekeli (kan, mama vs) çamaşırlar varsa onları da ya önceden çitiliyorum ya da bir gece suda bekletip sonra çitiliyorum ve ondan sonra makineye atıyorum. Çamaşırlarımın hepsi pırıl pırıl oluyor ki kadın pedi olarak da kumaş ped kullandığımı da eklemek isterim. Eğer uygun bir minik keseniz yoksa, bir çorabın içine de koyabilirsiniz cevizlerinizi. Çorabın ağzını bir ip veya çengelli iğne ile sıkıca kapatıp, makineye bu şekilde yerleştirebilirsiniz. Hatta soket çorapları, içlerine sabun cevizlerini koyduktan sonra, ağzına sıkı bir düğüm atarak da kullanabilirsiniz.

      Bu konuda en sık sorulan soru, kese içinde makineye atılınca çamaşırların durulanmadan çıkmasının rahatsızlık verip vermediği... Sabun cevizi fazla köpürmediği için çamaşır makinesinde kullanıma uygun. Fazla köpürmediği için durulanması da kolay, çamaşırda köpüklü, yapış yapış ya da çamaşıra yapışmış sabun gibi katı bir his bırakmıyor. Aynı zamanda ben bu şekilde yıkmayı özellikle tercih ediyorum çünkü eşimde ve kızımda egzama var ve sabun cevizi ilaç gibi geliyor. Bırakın çamaşırda artık bırakıp, cildi tahriş etmeyi; bilakis tahriş olmuş cildi düzeltiyor. Sabun cevizi sıvının egzamaya karşı ilaç niyetine kullanılabilmesi bile mümkün gözlemlediğim kadarıyla...


      Sabun cevizi sıvısını yapmak için de 1,5 litre suyun içine 10 tane sabun cevizi atıyorum. 20 dakika kadar kaynatıyorum.1 litrelik sabun cevizi sıvısı elde ediyorum. Sabun cevizi kaynarken ortalığa sirke kokusu salıyor, kendisi de sirkemsi kokuyor. İçine 10-20 damla kadar da lavanta vb yağlardan damlatınca o keskin koku da yok oluyor. Gerçi ben çoğunlukla yağ bile damlatmadan olduğu gibi kullanıyorum. Çünkü sıvı soğuyunca koku kayboluyor, kokusuz bir hale geliyor. Çamaşırlar da yıkandığında kokusuz olarak yıkanıyorlar. Kokulara karşı hassas biri olduğumdan, bu durum benim çok hoşuma gidiyor.

      Kaynattığım sabun cevizlerini 3 kere daha aynı şekilde kaynatıp sıvı elde edebiliyorum. Sabunagaci.com sitesinde resimli bir anlatım da mevcut: http://www.sabunagaci.com/2012/02/sabun-cevizi-sv-hazrlama-resimlerle.html
      Buradan da sıvı hazırlama videosunu izleyebilirsiniz:



      4 kez kaynatmaya rağmen sabun cevizlerinin içindeki sabun etkisi gösteren kısım tükenmiyor. Bu nedenle kaynattığım ceviz tanelerini tekrar keseye koyup, çamaşır yıkamada tekrar kullanıyorum. Sabun cevizinin tükenip tükenmediğini cevizi inceleyerek anlayabiliyorsunuz. Aşağıda yıkamalar sonucu tükenmiş sabun cevizi örneği var:



      Sabun cevizi sıvısını her türlü temizlik için kullanabilirsiniz. Fazla köpürmediği için çamaşır makinesinin deterjan gözüne koyuyorum. Sprey şişelere koyup cam, fayans, ayna vs temizliğinde kullanıyorum. Yer temizliğinde kullanıyorum. Ben bulaşık makinesinde de kullanıyorum, ama bazı yakınlarım bulaşık makinesinde yeteri kadar memnun kalmadılar. Sanırım makinenin cinsine göre değişiyor. Köpürmediği için el ve vücut temizliğinde kullanmak zevkli olmuyor ama köpük şişesine dökerek o sorunu da aşmak mümkün: http://www.sabunagaci.com/2012/03/sabun-cevizinden-el-ykama-ve-cocuklar.html

      Ayrıca Esra, sabun cevizinden elde ettiği koyu kıvamlı bir likiti sıvı sabun ve duş jeli olarak kullanılmak üzere satıyor. Ben de kullanıyorum. Mutfakta kullandığım kumaş elbezlerindeki lekeleri bile çıkardığı halde, ellerimde kuruluk yapmıyor. Yine sabunagaci sayfasında sabun cevizinden elde edilen sabunlar satılıyor. Aynı jeli gibi normal sabunu da hem güçlü bir leke çıkarıcı hem de elleri yumuşacık yapıyor. Keçi sütlü olan benim favorim şu sıralar.

      Daha önce de söylediğim gibi: Sabun cevizinin kullanım alanları, sizin hayal gücünüz ile sınırlı.

      Eğer el işi yapmayı seviyorsanız, sabun ceviziniz için bir kese bile örebilirsiniz, zira benim gibi doğal olana düşkün bir insansanız sabun cevizleriniz ile aranızda yakın bir duygusal bağ kurulabilir :)




      Not: Beni sabun cevizleri ile buluşturduğun için teşekkürler Esra Coşkun.

      Not: Sabuncevizinin 250 gramı 30 TL. Pahalı olduğunu düşünebilirsiniz. Ama aslında kesinlikle normal deterjandan daha ucuz. 10 gramından 2 litre (aslında 4 litre de elde ediliyor da, son 2 litresi, ilk 2 litre kadar yoğun olmuyor) sıvı elde edilebiliyor. Cif ve benzeri deterjanların 1 litresi 2 TL. düşünecek olursak, bu sıvının 1 litresi 50 kuruşa geliyor.

      Satın almak isteyenler için yeni satışa başlayan bir siteyi tavsiye ediyorum: http://sabuncevizi.net/Sabun_Cevizi_Nedir.html