24 Haziran 2012 Pazar

Tuvaletini Uzun Süre Tutamayan Çocuk Ev Dışında Tuvaletini Nasıl Yapabilir? Potette Portatif Lazımlık ve Tuvalet Adaptörü


Bu bir ürün tavsiyesidir. Özellikle kız çocukları olanlara şiddetle tavsiye edilir.

Kızım bezini bıraktığında 21 aylıktı. İlk başlarda yarım saat, sonraları saat başı tuvalete gidiyorduk. Ne akla hizmetse de yazın gelmesini beklemiştim bezi bırakmak için. E, hava sıcak, çocuk sokağa çıkmak istiyor. Zaten tüm gü parkta, hafta sonları piknik yapmaya gidiyoruz tüm gün sokaktayız, zaten gezmeyi seven bir aileyiz sürekli otoyoldayız. E, bu çocuk çişini nereye yapacak?

Erkek çocuk açısından çiş olayı kolay, bir pet şişe ya da kullan-at bardak iş görebilir. Ama erkek çocuğun da kakası evin dışında, tuvalet de bulunmayan bir yerde gelebilir.

Ayrıca ev dışında çocuğu tuvalete oturtmak da zor. Bir kere her tuvaletin hijyeninden emin olamıyorusunuz. Ayrıca benim kızım gibi henüz klozet üzerine dengesini kurarak oturamayacak kadar küçük bebekler için tuvalet adaptörü olmadan klozete oturmak ürkütücü olabilir. Çocuk reddedebiliyor.

Ayrıca yaşları birbirine yakın iki çocuğu olanlar açısından hem lazımlık hem de adaptör için ayrı ayrı ürün kullanma zorunluluğu da ortadan kalkmış oluyor.


İşte tüm bu sorunları, yukarıdaki ürünle aştık: Potette Plus. Şiddetle tavsiye ediyorum.

Öncelikle klozet adaptörü olarak kullanabiliyorsunuz. Yukarıdaki resimde görülen mavi kısımları yanlara doğru açıp, beyaz ve ortası delik kısmı klozetin üzerine getiriyorsunuz. Mavi kısmın altındaki silikon bölümler, adaptörün kaymasını engelliyor. Ayrıca çocuk mavi kulakların her iki tarafından tutunarak hem güven hissi sağlıyor hem de ıkınması gerekiyorsa, rahatça ıkınabiliyor.


Eğer tuvalet yoksa ve lazımlığın içine yapmanız gerekiyorsa, yukarıda görünen ortası delik beyaz kısmın içine bir poşet yerleştiriyorsunuz. Poşetin saplarını, mavi kulakçıklara doluyorsunuz. Bebek poşetin içine tuvaletini yapıyor. Poşeti çıkarıp, ağzını bağlayıp çöpe atıyorsunuz.


Çantanızda taşırken de yukarıdaki resmin sağ altında görülen şekilde, kulaklarını içeri doğru katlayıp, ürünle birlikte gelen ağzı büzgülü plastik taşıma çantasının içine koyuyorsunuz. Normal adaptörlerden daha küçük olduğundan fazla yer kaplamıyor. 

Yukarıdaki resimde görülen kurbağa desenli poşetler Potette'e özel. Poşetin içinde yapışık bir ped var. 20 mililitre sıvıyı emebiliyormuş. Böylece bebeğiniz çişini yaptığında, bu ped sıvıyı emiyor ve siz elinizde poşeti taşırken içinde bir sıvı taşıdığınız belli olmuyor. Sızdırma yapma riski de olmuyor tabii.

Potette'i aldığınızda içinden 2-3 adet poşet çıkıyor. Yedek poşetler ise 10'lu olarak satılıyor. 

E, peki ben altı üstü bir poşete para verir miyim? :)
Yedek poşetlerden ben hiç kullanmadım. Kendim hazırlıyordum. Normal kadın pedlerini ikiye bölüp ya da sadece kulaklarını kesip tanınmayacak hale getirdikten sonra market poşetlerinin dibine yapıştırıyordum. Market poşetinde delik olmaması önemli tabii. Bu yedek poşetleri de yanımda taşıyordum yedek olarak. Ayrıca arabada her zaman birkaç poşet ve birkaç kadın pedi bulunduruyordum.

Elbette tüm bunlar "medeniyetin" zorunlu sonuçları. Ama bezi bıraktıktan bir süre sonra ardamarım çatladı :) Otoyol kenarında ya da piknikte filansak, yani kimsenin kızımın çişi ile temas etme riski yoksa, çiş için torba kullanmamaya başladım. Kızım zaten kakasını sanırım hiç lazımlığa yapmadı. Çünkü daha önce de yazdığım gibi kızım 12. ayından itibaren kakasını tuvalete yapıyor, yapamayacağı durumlarda da tutmayı tercih ediyor: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2010/12/tuvalet-egitimi-ne-zaman-verilmeli.html

Eğer aletin nasıl kullanıldığı gözünüzde canlanmadıysa şu videoları izleyebilirsiniz:




"Siz kullanabildiniz ama acaba bana da uyar mı ki?" diyenler için kullanan iki farklı annenin önerisi ve hatta birinde ayrıntılı fotoğrafları da var:


http://evaciton.wordpress.com/2011/11/01/tuvalet-egitimi-nasil-obil-olunur/#more-1014

Bizim şu anda kullandığımız 3. Potette'imiz. Bir tanesini annem parkta unuttu, bir diğerini eşim otobanda unuttu... Yine de gidip 3. Potette'i alma ihtiyacı hissettik. Kızım da lazımlığını çok seviyor, işte ispatı :)


21 Haziran 2012 Perşembe

Haziran'ın 3. Haftası Pazarda Neler Var? Çocuklar İçin Sağlıklı Atıştırmalık: Semizotu

http://www.yoreselyemektarifleri.com/index.php/semizotu-salatasi/

Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Dolmalık biber
  2. Semizotu
  3. Tarla Domatesi-Salatalık
  4. Kırmızı Elma (tatlı)-Çilek-Kiraz
  5. Karpuz
  6. Yumurta
  7. Organik Sarı Somun Ekmeği
  8. Organik Pastörize Süt: Elta Ada marka
  9. Organik Tava Yoğurdu: Elta'nın yeni ürünü. Şiddetle tavsiye ederim! 
  10. Dereotu 
  11. Maydanoz
  12. Taze soğan
  13. Tere

Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Etli dolma: Kızım biberlerini yemiyor. Yine de içinde protein (kıyma), karbonhidrat (pirinç) ve sebze (domates, soğan) bulundurduğu için son derece sağlıklı bir öğün olduğunu düşünüyorum. Yanında kefirini de içiyor. Üstelik de bayıla bayıla yiyor.
  2. Semizotu: Semizotu yemeğini ancak içine normalden fazla bulgur koyarsam yiyebiliyor kızım. Ama çiğ haline bayılıyor. Arada atıştırmalık olarak zigonun üzerine koyuyorum, gelip gidip yiyor. Domatesli salatasını yapıyorum, kendisi yiyor. Zaten bu salata, semizotu yemeğinin pişmemiş hali bence :) Daha da sağlıklı yani... Bazen de yoğurtlu salatasını yapıyorum. Onu da öğün olarak, severek tüketiyor.
  3. Çilek ve kiraz: Kızımın yeni ara öğünü kırmızı meyveler.
  4. Karpuz: Kızım hastası oldu. Akşam parktan eve karpuz hayaliyle gelmeye ikna oluyor: "Eve gidip karpuz yiyelim mi anne?" :)


Bundan güzel öğün mü olur? :)


18 Haziran 2012 Pazartesi

Yıkanabilir Kumaş Kadın Pedi (Washable Pads) Konforlu mudur? Demir Lekesi Nasıl Çıkarılır?



Ben gelişen teknolojinin doğaya uyumlu şekilde yönlendirilebileceğini düşünüyorum. Modern kumaş kadın pedleri de bunun en güzel örneklerinden biri bence.

Bir süredir kumaş kadın bezi kullanıyorum. "Acaba tiksinir miyim?" diye tereddüt ettiğim dönemde bana destek veren Tanya Seçil'e teşekkür ediyorum.

Benim kullandığım kadın pedi NeoComfort marka ve bambu kumaşından elde edilmiş. Bambu kumaşı özellikle tercih ettim. Kızıma da bambu kumaştan dokunmuş havlular kullanıyordum ve ne kadar emici olduklarını biliyordum.

Resimde de görüldüğü gibi pedlerin kanatlarında çıtçıtlar var. Kanatları iç çamaşırınızın etrafından dışa doğru katlayıp çıtçıtlarla birbirine kenetliyorsunuz. Çoğunlukla kaymıyor. Ama gecelik ya da külotlu çorap giymeden etek giyecekseniz sağa sola oynama ihtimali var. Bu ihtimali bertaraf etmek için de pedin altına amerikan fermuarı dikebilirsiniz. Yalnız bu durumda dikkat etmeniz gereken bir husus var: Amerikan fermuarının kapatıcı yüzeyini saklayın ve yıkama yaparken mutlaka o yüzeyi kapatıp, öyle yıkamaya atın. Yoksa diğer çamaşırlara yapışıp, kumaşı zedeleyebilirler.


Yıkama hususuna gelince, ben şöyle yıkıyorum (bu işlemleri bebeklerine demir ilacı kullanıp da lekelenen kıyafetlerle başa çıkamayanlar da uygulayabilir, zira kan gittikten sonra geriye kalan lekeler aslında sadece demir lekesi)
  1. Öncelikle kanı suyun altında akıtıyorum.
  2. Sabun cevizi ya da zeytinyağı sabunu gibi bir bir sabunla çitiliyorum (normal sabun, lekeleri çıkartmıyor).
  3. Eğer inatçı bir leke varsa üzerine limon sıkıyorum (dalga geçmeyin, işe yarıyor).
  4. Eğer suda bekleteceksem limonlu ya da elma sirkeli suda bekletiyorum (kullanım talimatında en az 30 dakika ila 1 saat arasında bekletin yazıyor). Eğer çıkarır çıkarmaz çitilemişsem bekletmeye hiç gerek kalmıyor. 
  5. Düşük ısıda yıkıyorum. Zira sıcak su, demir lekesini sabitliyormuş.
  6. Benim çamaşır makinemin leke programı var. O programdan "kan lekesi"ni seçiyorum. Eğer çıkarır çıkarmaz yıkamış ve çitilemişsem en kısa programda 15 dakika yıkama yapmam yetiyor.
  7. Sabun cevizi ile yıkama yapıyorum (Yumuşatıcı zaten hiç kullanmadım ama bu pedlerle özellikle kullanmamak lazımmış. Çünkü yumuşatıcılar ipliğin etrafını kaplayarak yumuşaklık hissi veriyorlarmış ama bu durumda da kumaşın emiciliği azalıyormuş.)
  8. Acelem varsa kurutma makinesinde kurutuyorum. Ama önceliği güneş altında kurutmaya veriyorum. Zira güneş cidden lekeleri yok ediyor. İlk duyduğumda ihtimal vermemiştim. Ama denedikçe gördüm. Islakken "Çıkmamış bunun lekesi" dediğim pedlerdeki lekeler, güneş altında kuruduktan sonra görülmeyecek derecede hafiflemiş oluyorlar. 
  9. Demir lekesi bazen çıkmayabiliyor. Lekeli olması, pedin kirli olduğu anlamına gelmiyor. Bu nedenle kafama takmıyorum. Yıkandıkça lekeler çıkıyor zaten. Şu anda evime gelip "Getirsene şu pedlerini bir bakalım." deseniz, an azından 2-3 tanesini hiç utanmadan gösterebilirim; çünkü hemen hemen yarısı her adet döneminden sonra tamamen lekesiz olarak yıkanmış oluyor.
Suda bekletmek için kilitli kovaları kullanıyorum. Böylece hem görüntü kirliliği yaratmıyorlar hem de kızım kazayla filan içini açıp eller mi, endişesi yaşamıyorum:


Her gün 3 adet bez kullanıyorum. Düzenli yıkamada, toplamda 6 adet bez, yedi gün boyunca yetiyor. Çamaşır makinesini daha az çalıştırmak isterseniz, bez sayısını daha fazla tutmanız gerekiyor.

Çamaşır suyu asla kullanmıyorum. Zira hem kumaşı deforme ediyor hem de cilt sağlığı açısında zararlı olduğu ispatlandı. Bembeyaz kumaşlarım olsun diye kanser olmak istemiyorum. Bu ürünün bambu kumaşı, üst yüzeydeki sıvı geçirmez kaplaması, dikiş ipliği, etiketi ve hatta çıtçıtı bile Öko-Tex sertifikalı.

Tüm adet dönemi boyunca bu bezleri kullanıyorum. Ama ikinci ve üçüncü günlerde, sabahları tampon kullanıyorum (tampon kullanımını merak ediyorsanız: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2011/09/yaz-tatilinde-regl-olmak-tatilin-sonu.html). Çünkü o dönem kanamam fazla oluyor. O günler yoğun bir iş temposundaysam, yine sabahları pedimle beraber tamponu da ihmal etmiyorum. Böylece tuvalete gidip pedle uğraşarak vakit kaybetmek zorunda kalmıyorum (bunu zaten normal ped kullanırken de yapardım). Henüz denemedim ama uygun bir zamanımda tampon yerine menstruasyon kaplarından alıp denemeyi düşünüyorum, böylece bir kullan-at üründen daha kurtulmuş olurum:
http://dunyayikurtarankadinlar.blogspot.com/p/deneyimler.html
http://dunyayikurtarankadinlar.blogspot.com/p/sorularmz-ve-cevaplar.html

Ev dışında, kullanılmış pedleri emici kısmı içe gelecek şekilde katlayıp, kulaklarını da üstüne doğru katlayarak çıtçıtları ile iki yandan kapatıp, yukarıdaki resimde görülen pembe çantasına atıyorum. Çanta su geçirmeyen kumaştan. Kirli pedler tüm günlerini o çantanın içinde geçirebiliyorlar. Yedek pedleri de bu çantanın içinde taşıyorum ki hijyenik bir şekilde taşınıyorlar böylece. Zaten pedler antialerjik ve antibakteriyel kumaştan üretilmişler.

Almak isteyen varsa, ürünü internet üzerinden (online olarak) da alabilirsiniz: http://www.babyneomarket.com

Eğer kendi dikmek isteyen olursa, o da mümkün: http://uturuki.blogspot.com/2010/07/geri-donusumun-bir-adm-otesi.html

Neden kumaş ped kullanma ihtiyacı hissettim? Bu soru çok geliyor. Herkesin nedeni ayrı olabilir. Benim nedenlerim şunlardı:
  1. Plastik malzemelerden hoşlanmıyorum. Cildimi tahriş ettikleri gibi, tenime dokunuşundan da hazzetmiyorum. Kim pamuklu tiril tiril bir kumaş dururken, naylon kumaştan giysi giymek ister ki? Ayrıca normal pedlerdeki plastik bende tahrişe yol açıyordu. Sadece bende oluyor sanıyordum. Meğer "Alerjik Kadın Tahrişi" denen bir hastalık varmış. Kumaş bezlerde böyle bir alerjik tahriş olmuyor.
  2. Hayatı kolaylaştırdıklarını iddia eden ürünlerin aslında sağlığımızla oynayarak hayatı zorlaştırdıklarını düşünüyorum. Dolayısıyla kullan-at ürünlerin hiçbirine güvenmiyorum. İmkanım varsa sürekli kullanımı olan ürünleri tercih ediyorum. Bu ürünü 25 yıl boyunca kullanabilirmişim. Sonra da menopoza girerim zaten herhalde :)
  3. Tüketimin teşvik edilmesinden hoşlanmıyorum. Belirli ürünler için "sürekli" harcama yapmak hoşuma gitmiyor. Sırf bu nedenle bile kullan-at ürünlerin hepsinden vazgeçebilirim. Normal bir kadın hayatı boyunca yaklaşık 10.000 adet kadın pedi kullanıyormuş.
  4. Bir kadın olarak adet dönemlerimde nasıl hissedeceğimin empoze edilmesinden hoşlanmıyorum. Kumaş ped de buna karşı kişisel bir başkaldırı (dalga geçmeyin demiştim, değil mi?). "Hijyenik" pedler takıp, hiç ağrı sızı hissetmeden, bembeyaz pantolonlar giyip, hayatıma her zamanki gibi devam etmek istemiyorum. Bu beden benim. Regl olduğumda neler hissettiğimi ve nasıl davranmak istediğimi ben belirlemek istiyorum.
  5. Pis olmadığımı hissetmek hoşuma gidiyor. Kendi pedimi kendim yıkıyorum. Suyla temizliyorum, misss gibi yapıyorum. O zevki, hijyenik pedleri plastik kaplarına sarıp, tuvalet köşelerindeki çöp tenekelerine atarken yaşayamıyorum. İnsan psikolojisi işte :)
  6. Doğaya bir faydam olduğunu hissediyorum. Yılda ortalama 350.000.000 ped tüketiliyormuş ve bu pedlerin her biri doğada ancak 200 yılda kayboluyormuş. Yakılmaları durumunda ise ortaya ciddi miktarda, zehirli bir gaz olan dioksin çıkıyormuş. Ayrıca ped atıkları aynı zamanda kan atıkları olduğundan Hepatit B ve HIV gibi hastalıklar açısından taşıyıcı da olabiliyormuş. Düşündüm de, hastahanelerde en ufak kan bulaşmış aletleri bile "Tıbbi Atık" çöplerine atıyorlar. Bizim pedler ise her yerde!
Özetle; ben kendimi kumaş bezle rahat hissediyorum, vicdanen de huzurlu oluyorum.

Güncelleme:   Bu yazıyı yazdıktan bir ay sonra kişisel tarihimde bir dönüm noktası yaşandı ve aylardır devam ediyor. Artık ben de regl olduğunu tuvalete gittiğinde fark eden kadınlardanım. 22 yıldır çektiğim sancılar bıçak gibi kesildi. Ki doğumdan önce her ay hastaneye kalkar, damardan ağrı kesici almak zorunda kalırdım; her ayımın 3 günü iptal olurdu. Hamile kalmam ve doğum yapmam bile ağrılarımı tamamen sonlandırmamıştı. Geldiğim bu noktaya inanamıyorum. Sanırım hepsi psikolojikmiş.

11 Haziran 2012 Pazartesi

Babalar Gününde Ne Hediye Alınır?



Biz ailecek özel günleri kutlamaya çevirmekten ve bu günlerde hediye almaktan hoşlanmayız. Ama mutlaka hediye almamızı gerektirecek bir durum varsa önceliği hayır kurumlarına bağış yapmaya veririz. 

Babalar Günü için bağış yapmanın anlamlı olacağı iki kurum tavsiyem var:

  1. Darüşşafaka: Babasız çocuklara 4. sınıftan lise son sınıfa kadar "parasız" eğitim veren ve bu şekilde eğitimde fırsat eşitliği sağlayan kurum 150 senedir sadece bağışlarla ayakta duruyor. Siz de babanız adına, babasız bir çocuğun eğitimine destek olabilirsiniz. İnternet üzerinden (online) bağış yapma imkanınız da var: https://www.darussafaka.org/tr-TR/bagislarinizla-buyutun/Sayfalar/donation.aspx
  2. Türkiye Korunmaya Muhtaç Çocuklar Vakfı: Vakıf, 1979 yılından bu yana arkasında dağ gibi bir babası bulunmayan, korunmaya muhtaç çocuklara destek veriyor. İnternet üzerinden (online) bağış yapabilirsiniz: http://www.koruncuk.org/site/onlinebagis

Ama babanızın eline maddi bir hediye vermek istiyor olabilirsiniz. Mesela eşimin ilk babalar gününün çok özel olduğunu düşünüp hep hatırlanmasını istemiştim ve bu nedenle ona çok özel bir hediye hazırlamıştım. Kızımın doğumundan babalar gününe kadar geçen sürede, eşimle kızımın özel anlarına dair fotoğrafları kronolojik sıra içinde dizip fotoğrafların altına kızımın ağzından yorumlar yaptığım bir kitap hazırlamıştım. Eşim her nedense o kitabı pek sık okuyamıyor, gözleri filan mı doluyor acaba? :)

Tatillerimizi vs de bu şekilde kitaplaştırarak somut hale dönüştürüyorum. Kızım o kitapları incelemeyi çok seviyor. İlk defa kitap hazırlattığım siteden çok memnun kaldım ve başka bir site denemedim: http://www.fottom.com/

Kendim tasarlıyorum, şeklini şemalini kendim belirliyorum ve kullanılan malzemenin kalitesi de çok iyi: http://www.fottom.com/urunler/foto-kitap

Tavsiye ediyorum.

10 Haziran 2012 Pazar

Sivrisinek Nasıl Kovulur? Sivrisinek Isırığına Karşı Ne Kullanılır?

İşte bizim sivrisinek kovucumuz: Lavanta yağı.

Biraz pamuğa bu yağdan döküyorum ve yatak başımızın üzerine koyuyorum. Zaten lavanta kokusunun uyku kalitesini iyileştirdiği söylenir. Hem rahat uyuyoruz hem de sivrisinekler kesinlikle yaklaşamıyorlar. İlk başlarda acaba ayaklarımızı ısırırlar mı, diye düşündüm. Ama gördüğüm kadarıyla odadan bile içeri giremiyorlar.

Vücuda sürmek için de badem yağı (ya da zeytinyağı) ile hint defnesi (tea tree oil) (ayrıca okaliptüs ve lavanta yağı da eklenebiliyormuş) karışımı sürülebiliyormuş. Henüz denemedim ama bu yaz kesin deneyeceğim. Bebeklerin cildine ağır gelebilir bu karışım. O nedenle bebeğin yanında lavanta yağı dökülmüş pamuk bulundurmak daha doğru bir çözüm olur.

Bu sene sinekler de bir garip. Alerjik bir bünyem yoktur ama bu sene sivrisinek ısırıkları bende bile alerjik tepkiye yol açtı, bacağım kıpkırmızı oldu. Sivrisinek ısırığının kabarıp kaşınmasının nedeni sivrisinek salyasına karşı verilen alerjik reaksiyonmuş. Pek çok farklı sivrisinek türü olduğundan, bunlardan bazılarına diğerlerinden daha fazla alerjik tepki verebilmeniz mümkünmüş.

Sivrisinek ısırığına karşı da şunları yapıyorum (bu malzemeler zaten ilk yardım çantamızda bulunuyor, her zaman hemen elimizin altında):
  1. Her Türk gibi limon kolonyası ile ovalıyorum :) Limon yağı da olabilir. Hatta limon dilimi ile de ovabilirsiniz.
  2. Bir kalıp sabunu ıslatıp, ıslak sabunu ısırığın üstüne sürtebilirsiniz.
  3. Isırığın üstünü hafifçe ıslatıp karbonat sürebilirsiniz. Karbonatı arı sokmasına karşı da kullanabilirsiniz. Karbonatın etki etmediği insanlarda sirke etki ediyor. Biri asit, diğeri baz. Biri etki etmezse, diğeri eder. Karbonat yerine tuz da kullanabilirsiniz.
  4. Lavanta yağı ile ovuyorum. Sadece ısırığın üstüne denk getiriyorum (ağır bir yağ çünkü). Lavanta yağının uyuşturucu etkisi var. Sarı kantaron yağında çok etkiliymiş ama henüz deneyemedim.
  5. Gece uykusundan uyanıp da ağlayan kızımı en kısa yoldan susturan ise: Buz. Buz torbasını ya da bir kalıp buzu ıslak elbezine sarıyorum. Isırığın üzerine bastırıyorum. Kızımın uykuya geri dönmesi 1 dakika sürmüyor.
Buz haricinde diğer sürülmesi gereken maddeleri ilk sürdüğünüzde yeterli olumlu tepkiyi alamayabilirsiniz. Etki edene kadar birkaç kez tekrarlamanız gerekebilir. "İşe yaramıyor bu." deyip hemen pes etmeyin :)

Güncelleme: Yazıma birçok olumlu yorum geldi "Biz de kullandık, faydasını gördük, teşekkür ederiz" dendi. Ama "Bizde işe yaramamıştı" diyen bir yorum içimi kemirdi durdu :) Tekrar tekrar deneme yaptım. Eve geç gittiğim 2 farklı gün, kızımın yanına uzandım ve bir de baktım ki sivrisinekler üstümüze doğru pike yapıyorlar. Annem lavanta yağını tazelemeyi unutmuş. Gecenin bir yarısı üşenmedim, lavanta yağını tazeledim. Ve her iki gün de odanın içerisinde olup da neremizi ısırsa acaba diye keşif uçuşu yapmakta olan sivrisinekler, odadan kaçtılar. Bir aydır bir kere bile sivri sinekler tarafından ısırılmadık. Bunun tesadüf olmadığını düşünüyorum. Ben "organik" yağ kullanıyorum ve sivrisineklerin yapay kokuyu ayurt edip, ondan kaçmadıklarını düşünüyorum. Her gün lavanta yağını tazelediğimden şu anda evimiz toptan lavanta kokuyor :) Kapıdan girince hoş bir lavanta kokusu karşılıyor. Uykuya geçişi kolaylaştırdığını da düşünüyorum. Ben ki yarım saatte ancak uykuya dalan bir insandım, son zamanlarda uykuya ne zaman daldığımı hatırlamıyorum (gerçi çok yoğun bir çalışma temposu içindeyim aynı zamanda). Ayrıca ben doğanın mucizesine de inanan biriyim. Gördüğüm kadarıyla sivrisineklerin ortaya çıkmasının hemen peşi sıra lavanta çiçekleri açtı. Bu hafta sonu kapımızın önündeki lavantalardan bir tutam koparıp kurutacağım ve yatak odamızda saklayacağım. Hatta balkon kapısının önüne bile koyayım bir tutam, belki sineklerin içeri girişini de önleyebilirim böylece :)

7 Haziran 2012 Perşembe

Haziran'ın 1. Haftası Pazarda Neler Var? Çiğ Beslenme

Kontes Hanım yemeğe hazır :)

Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Enginar
  2. Taze fasulye
  3. Domates
  4. Salatalık
  5. Kırmızı Elma (tatlı)
  6. Şeftali: Yeni ürün olduklarından henüz tam olgunlaşmamış ve dolayısıyla sertler. Sert şeftali sevenler bu zamanı kaçırmasınlar.
  7. Çilek
  8. Kiraz
  9. Yumurta
  10. Organik Sarı Somun Ekmeği
  11. Organik Pastörize Süt: Elta Ada marka
  12. Organik Tava Yoğurdu: Elta'nın yeni ürünü. Şiddetle tavsiye ederim! 
  13. Dereotu 
  14. Maydanoz
  15. Taze soğan
  16. Kıvırcık salata

Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Zeytinyağlı taze fasulye: Açık ara en sevdiğim yemektir. Kızım da 2 yaşından sonra azar azar yemeye başladı. Artık en kötü ihtimal, bulgur pilavı ile birlikte kesin yiyor.
  2. Enginar: Bebek enginarlar tazecikler. Sadece haşlayıp üzerine yağ gezdirerek de veriyorum kızıma. Deli oluyor kendisi enginara :) 
  3. Çilek ve kiraz: Kızımın yeni ara öğünü kırmızı meyveler. Parka da yanımızda gidiyorlar. Diğer çocuklar da kapış kapış yiyorlar. Rica edeceğim parka Eti Browni, Ülker Çubuk Kraker, Patos Patates Cipsi vs getirmekten vazgeçin artık.
  4. Kuruyemiş/Kurumeyve: Kızım bazı zamanlar sadece kuruyemiş ve kuru meyvelerden oluşturduğum karışım ile öğün yapıyor. Kızımın bebek çantasını hala yanımda taşırım. Hafta sonları dışarı çıkarken ve hafta içi parka giderken bu çantanın içinde yedek kıyafetler, kızımın matarasına konmuş taze su ile kuruyemiş ve kurumeyve dolu bir kap mutlaka bulunuyor. Eğer canı bunlarla öğün yapmak istiyorsa engel olmuyorum.
  5. Salata: Resimlerde de görüldüğü gibi kızım yukarıda saydığım salataya katılabilecek tüm ürünlerin bileşeninden bir koca kase salata yiyor artık akşam yemeği yerine. Yanında biraz kefir içiyor. Ama çoğunlukla pişmiş yemeyi akşamları yememeyi tercih ediyor. Yediği salatanın miktarını görünce zaten doymamasının imkansız olduğunu anlayabilirsiniz :)
Kızımın kış boyunca havuç ve turp salatası yediğini, kırmızı lahanaya ise atıştırmalık olarak da bayıldığını ve kahvaltıda dahi yediğini yazmıştım. Salatanın içine çiğden ıspanak yaprağı, semizotu, küçük parçalara ayrılmış taze fasulye, rendelenmiş kabak hatta tatlı sevenler için bal kabağı, bezelye topları, rendelenmiş kereviz, pırasa, ince ince kesilmiş kırmızı veya beyaz lahana ya da brüksel lahanası, küçük parçalara ayrılmış karnabahar ve brokoli konulabilir.
Kızımın yemek yemeyi reddettiği 12-15. aylar arasında çiğ beslenmesine izin vermiş olmam annelik hayatımda verdiğim en doğru karardı sanırım. Eğer şu anda kızım iştahlı, sağlıklı ve huzurlu bir bebekse, bu durumun bir kısmını da kızımın çiğ yiyeceklerle (çiğ sebze, meyve, kuruyemiş ve kurumeyvelerle) kendi kendisine beslenmesine izin vermiş olmama bağlıyorum.
Çiğ beslenmeyle ilgili okuduğum bir makale bu konudaki yönümü değiştirdi. Okuduklarımı bir süre zihnimde demlendiririm ben. Bu demlendirme aşamasında bir gün kızıma yemek yedirmeye çalışırken içinde bulunduğum durumdan bir adım geri atıp kendime uzaktan baktım: Kızıma kabak yemeği yedirmeye çalışıyordum. İçinde kabak, soğan ve domates vardı yemeğin. Oysa kızım salata tabağına hamle yapıyordu ve ben "salatayla karnını doyurmasın" (?) diye düşünüyordum. Oysa salatanın içinde de salatalık, soğan ve domates vardı. ""Yahu" dedim kendi kendime (evet, kendi kendime konuşuyorum ben) "Bu yemekle, bu salatanın içinde hemen hemen aynı sebzeler var. Üstelik salata çiğ ve enzimleri ölmemiş, yani daha sağlıklı. Bırak çocuk salata yesin. Niye zorluyorsun kendini pişmiş yemek yedirmek için!". İşte ondan sonra film koptu gitti. Kızım şu an (33 aylık) benden daha çok yemek yiyor desem yalan söylemiş olmam. Ama kesinlikle obez filan değil. Son derece sağlıklı bir çocuk. 
İşte benim annelik yönümü değiştiren makale: Çiğ beslenme konusunda uzman bir şef Kate Magic

Bebeği yemek yemeyenler için ayrıca şu yazımda yazdığım kitabı öneriyorum: "Çocuğum Yemek Yemiyor"

Şu anımı da hep anlatırım, yazmadan duramadım: Kızım sadece meyve yiyerek de öğün yapabiliyor. Henüz 12 aylıkken bir akşam hiçbir şey yemek istemedi ama masanın üstündeki mandalinalara atıldı (bizim evde çiğ besinler ortalıkta durur, her an yenilmek üzere). Akşam yemeği olarak tam 6 adet mandalina yedi ve yatıp uyudu. Midesi delinir mi acaba diye telaş ettiğimi hatırlıyorum :) Artık ara öğün olarak 1 elma ve 1 armut yiyebiliyor. Hatta bazen elma ve armutu kefirin içine rendeleyip yediriyorum tatlı niyetine.


Yorumsuz :)