Ağustos ayı olmasına rağmen suyu buzzzzz gibiydi. Otelin yakınlarında bir yerde, bir nehir suya karışıyormuş ve suyu zaman zaman böyle soğuk oluyormuş. Akıl edip de kızımın balık adam giysisini yanıma alsaydım belki onu sokabilirdik. Ama soğuk sudan hiç şikayetçi olmayan eşim bile giremedi suya. Kızım da denizin kıyısında oturup, çakıllarla oynamakla yetinmek zorunda kaldı...
Suyun soğuk olmasa, denizi müthiş güzel. Tam benim sevdiğim gibi çakıllı ve dolayısıyla berrak. Zaten mavi bayrağı var.
Plajı dar ve taşlık. Siz de benim gibi bebeğinizin oyalanması için kumluk bir plajın daha uygun olacağını düşünenlerdenseniz, çakıllı bir plajda geçireceğiniz bir kaç saat fikrinizi değiştirebilir. Belki 3 yaş civarı kumda daha çok oyalanabilir bilemiyorum. Ama 2 yaş civarındaki şu dönemde taşlar ve taşları kovalara doldurup boşaltma işlemi kızımı kumla oynamaktan çok daha uzun bir süre oyalayabiliyor.
Oldukça geniş bir havuzu var. Bir de su kaydırağı mevcut. Bu kaydıraklar çocukları epey oyalıyor gördüğüm kadarıyla. 3-4 yaşından sonra kaydıraklara daha da meraklı olacağını düşünüyorum. Çocuk havuzu ise 50 cm derinliğinde ve su 2 yaşındaki kızımın bile beline geliyordu. Dolayısıyla çocuk havuzunun içinde kolluksuz oynamanın keyfini sürdü bizim kız. Yalnız, başlarına sık sık gelen kazalardan dolayı sanırım, normal havuza bezli bebekleri sokmuyorlar. Bizimle birlikte yüzmeye alışık olan kızım bu durumdan hiç hoşlanmadı. Havuzun yakınında bir "pool bar" ve çokça hamak var. Ayrıca bir de minik çocuk parkları var ve benim için önemli olan nokta: Park ağaçlık bir alanda ve dolayısıyla gölgelik ve serin oluyor.
Otel 3 katlı. Standart odada, iki tane tek kişilik yatağı birleştirdiler; kızım için de park yatak getirdiler. Eğer çocuğunuz park yatakta, sizden ayrı yatmıyorsa sorun olabilir: Birleşmiş yatakların ortasındaki bölgede yatmak çocuğunuzu rahatsız edebilir.
Bizim için ana sorun ise akşam yemeğiydi: Yemekte et yemeği olarak etli patlıcan, tavuk olarak da başarısız bir tavuk şnitzel türevi vardı. Eşim yemek konusuna takıntılı olduğu için bu otele bir daha gideceğimizi sanmıyorum. Ama siz yemek konusunda çok da ayrıntıcı değilseniz, diğer yönleri ile bizde oldukça olumlu etki bıraktı. Unutmadan ekleyeyim: Akşam yemeğinde canlı müzik vardı. Kızım, hem gitar çalıp hem de şarkı söyleyen abi eşliğinde yemek yemekten hoşlanmıştı.
Bir de hatırda tutmakta fayda var: Kaz Dağları'nın karı Ağustos ayında eriyor ve ırmaklar yoluyla denize ulaşıyor. Ayrıca Altıner Oteli'ne çok yakın bir de şelale var. Bu durumda Ağustos ayında deniz suyunun sıcak olacağı yanılgısına düşmemek gerekiyormuş; yaşadık , gördük :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder