15 Aralık 2011 Perşembe

Organik Besin Yemeli Miyiz?


Ece Temelkuran'ın çok beğendiğim bir yazısı var. Kişisel internet sayfası açılmıyor ve yazının yayınlandığı gazete de hata veriyor. Ben de yazıyı kaybetmemek adına kendi sayfama koymaya karar verdim. Facebook sayfasından alıntılayarak buraya kopyalıyorum:

Organik Nazmi ve Ciddiyet

ORTADOĞU ülkelerinde ve Türkiye'de ölüm gündelik bir mesele ve insan hayatı en ucuz tüketim maddesi olduğu için bu ülkelerde insanların yapay tatlandırıcıların tehlikesi ya da hormonlu domatesin dehşeti üzerine uzun süre düşünmesini, bunu bir Finlandiyalı kadar yürekten ciddiye almasını bekleyemezsiniz. Komik olur yani.

Fıkralarında bile insanların katledildiği bir coğrafyada kanın şu anda akmadığı, kimsenin kafasının, bacağının, kolunun kopmadığı bir ölümü tasavvur etmek, bundan korkmak, sizi sadece muhallebi çocuğu durumuna düşürmez, aynı zamanda alay konusu yapar. Nitekim Erzurum'da yaşayan Nazmi Bey'in adının "Organik Nazmi"ye çıkması da muhtemelen böyle bir sürecin sonucu. Oysa Nazmi Bey benim kahramanım.

Nazmi Bey bugün Türkiye'de en ciddi politikayı yapan, en esaslı ve en delikanlı siyaseti yürüten az sayıda insandan biri. Bu yazıyı sadece ona değil, kanın bütün gözleri kör ettiği için sadece kan rengi şeyleri görebilen gözlerin olduğu bu ülkede yeryüzüne dair, toprak kadar somut bir derdin peşine düşen herkese destek vermek için yazıyorum.

ALTIN TOHUM
Organik Nazmi, Erzurum'da yaşıyor. Öğretmenlikten sonra organik işine girmiş ve şimdi Nazmi Ilıcalı Organik Gıda Üreticileri Federasyonu Genel Başkanı. Federasyon bir açıklama yaptı önceki gün. Yerli tohum getirecek her üreticiye bir Cumhuriyet altını verecek. Helal olsun!

Biliyor musunuz bilmiyorum, Türkiye'de yerli tohumu bitirmeye yönelik büyük çaplı bir operasyon yapıldı ve şimdi yerli tohum alım satımı yasak. Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer, bu yasanın kenarından geçip müthiş bir iş yapmıştı, devam da ediyor. Tohum değiş tokuş pazarı kurdu. Köylüler yıllardır sakladıkları tohumları sandıklardan çıkardılar ve şimdi soyu tükenmiş sebzeler ve meyveler yeniden üretilmeye başlandı. Nazmi Bey de şimdi benzer bir şey başlatıyor. Peki altın meselesi alım-satım yasağının kapsamına girer mi? Hmmm... Girerse ne yapacağız?

İTAATSİZ TOHUM
Birkaç gün önce Futuristika Dergisi'nden Pınar İlkiz Hanımefendi geldi ve sivil itaatsizlik üzerine minik bir söyleşi yaptı benimle. (Dergiye internetten bakın, bence süper. futuristika.org) Türkiye'de sivil itaatsizlik eylemi olarak bundan sonra neler yapılabilir diye düşünürken saydığım birkaç şey içinde bunu söylemeyi unuttuğumu şimdi fark ediyorum. Elbette ya! Yerli tohum alım satımı, çoğaltılması! Bunu sivil itaatsizlik eylemi olarak da tasarlamak gerek. Organik Nazmi Bey'e sesleniyorum:
 Nazmi Bey, eğer bu altın meselesinden başınız sıkışır da olay eylem yapmaya kadar giderse ben buradayım. Her türlü yani. Elimizden gelen ne varsa...

Dün Radikal Gazetesi'nde Koray Çalışkan bir yazı yazdı. Bizi GDO'lu ürüne karşı koruyacak olan Biyogüvenlik Kurumu'nun bilakis GDO'lu ürünlere onay verme noterine dönüştüğünü söylüyor. Bu hafta 10 yeni GDO'lu mısır çeşidine daha izin verilecek. Çokuluslu şirketler böylece bağırsaklarımıza kadar girecek. Çünkü GDO'lu ürünlerin bağırsaklarda bile sindirile-mediği, hücrelerimize nüfuz ettiği Bi-yogüvenlik Kurumu'nun kendi raporlarında bile(!) yazıyor. Kapitalizm böyle Allahsız kitapsız, insanın bağırsağına bile sızabilen bir şey.

ELDEN NE GELİRSE
Anadolulular bugünlerde toprağı, doğayı ve kendileri gibi yaşama hakkını savunmak için HES'lere karşı mücadele veriyorlar. Yakında bu mücadele GDO'ya karşı ve yerli tohum için de büyüyecek. Sanırım kapitalizme karşı dünyadaki en hakikatli, en bilekli direniş buradan gelecek. Sisteme karşı yeryüzünü savunanlar bir araya gelecek. Daha enternasyonal bir muhalefet düşünebiliyor musunuz! Bu enternasyonal direnişin Anadolu ayağı için, ben buradayım. Her türlü yani. Elimizden ne gelirse...

Ece Temelkuran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder