5 Ekim 2011 Çarşamba

Eşinize (karınıza/kocanıza) İstediğinizi Nasıl Yaptırtırsınız?



Henüz lise öğrencisiyken ilk çocuğunu kucağına almış, 8 çocuklu bir babanın tavsiyesi:

Başlık, sanki insanların zihinlerinin nasıl kontrol edilebileceğini anlatan bir el kitabından alıntılanmış gibi duruyor olabilir. İnsanın aklına Stepford Wives (Stepford Kadınları) filmini getiriyor;  sadece efendisinin emirlerini yerine getirmeye programlanmış, tamamen yapay,  robot insanlar.

Oysa ben herhangi birini, yapmak istemediği herhangi bir şeyi yapması için zorlamaktan bahsetmiyorum. Bu tür bir zorlama hastalıklı ve muhtemelen de yasadışıdır. Benim bahsettiğim yöntem ise çok daha güçlü ve üstelik ahlaki açıdan da uygun bir yöntem. Benim bahsettiğim, kocanızın ya da karınızın, sizin yapmanızı istediğiniz şeyi yapmak istemesini sağlamakla ilgili. İlginizi çekti mi?

Çok basit bir değişikliğin, uzun vadeli ve çok çarpıcı bir etkisi olacağına eminim. Ayrıca eşinizle ilişkiniz açısından da çok olumlu olacaktır. Eğer birkaç basit kavramı benimle birlikte ele almaya istekliyseniz, bu sonuca siz de varabilirsiniz.

İnsan Doğası Berbattır

İnsanlar son derece bencil yaratıklardır. Çoğunlukla, bir baskıyla karşılaştığımızda, kendi isteklerimizi diğer insanların ihtiyaçlarının önüne koyarız. Dünyanın bir ucundaki insanlar açlıktan ölürken, diğer ucundaki insanlar aşırı şişmanlık hastalığının elinde kıvranmaktadırlar. Neden? Çünkü biz kendi arzularımızı, onların ihtiyaçlarından önde görmekteyiz.

İnsanlık olarak, böylesi durumlar için bir de kelime üretmişiz: Bencillik. Bu kavrama daha önceki yazılarımda da değinmiştim ama bu sefer bu kavrama değişik bir pencereden bakmak istiyorum.

Eşim inanılmaz bir kadındır. Sekiz çocuğumuzu da okula göndermeyip evimizde kendisi okutur, çok lezzetli yemekler yapar ve şimdiye kadar gördüğüm en iyi ev idarecisidir. Yaptığı bunca işin arasında bir iş var ki, eşim yapmaktan hiç hoşlanmıyor. Eşim tencere, tava gibi büyük bulaşıkları elde yıkamaktan nefret ediyor.

Ovulması gereken tüm tencereler, tavalar, çaydanlıklar vs. İşte tüm bu bulaşıklardan eşim resmen nefret ediyor. Süpermen'in Kriptonit'ten kaçtığı gibi, bu görevden kaçmak istiyor.

Bence bu durum, aslında bir sorun bile sayılmaz. Eşim o kadar çok çalışıyor ki bu tür büyük bulaşıkları yıkamamı rica etmesi hiç de fazla bir şey sayılmaz.

Ama işte bu noktada bir sorun çıkıyor. Bu tür bulaşıkları yıkamaktan ben de nefret ediyorum.

Bu durumda ortada bir sorun var. Yapılması bizi bekleyen bir görev var ve ikimiz de bu işi yapmaktan hiç hazzetmiyoruz. Bana sanki iki seçeneğimiz varmış gibi geliyor:

1. İkimiz de İnat Edebiliriz
İkimiz de silahlarımızı çıkartabiliriz, elimizdeki upuzun yapılacaklar listesini sayıp dökeriz, gün boyunca yaptığımız tüm işleri gözden geçiririz ve acaba hangimiz "Senden Daha Fazla Çalıştım" iddiasını kazanacak diye bakarız.

İpucu: Sözüm bu yazıyı okuyan tüm yeni evli çiftlere: Bu iddianın kazananı olmaz. Eğer yakın bir arkadaşınızın evinde uyuyabileceğiniz rahat bir kanepe yoksa bu tür bir iddialaşmaya girmeyi denemeyin bile.

2. Boyun Eğebiliriz / Teslim Olabiliriz
Kimsenin duymaktan hoşlanacağı bir ifade değil belki ama işe yarar. Patronumuza, polis gücüne, hukuk sistemine vb boyun eğeriz. Bu gerçekten de iyi bir şeydir. Özellikle de sevgilimizin isteklerine teslim olmak çok daha iyidir.

Eğer eşime olan aşkımın bulaşıklara karşı olan tiksintimden daha çok olduğuna karar verirsem, bu kararım eşime öylesine güçlü bir mesaj gönderir ki tartışmayı başlamadan sona erdirir.

Şimdi muhtemelen bu durumun eşinize istediklerinizi yaptırtabilmekle ne alakası olduğunu düşünüyorsunuzdur. Anlatmak istediğim, eşinize karşı olan sevginizi göstermenizin yeterli olacağıdır.

İşte bu, eşinize istediğinizi yaptırtabilmenizin yoludur.

Eşime onu her şeyden daha çok sevdiğimi  gösterebilirsem, benim isteklerimi yapma noktasına kendiliğinden gelir. Hem de her seferinde...

Ben bir erkeğim ve artık dünyada eşimi korumak adına öldürebileceğim canavarlar, dövmem gereken kötü adamlar yok. Kimse eşimi dağa kaldırmaya filan da kalkmayacak. Bu nedenle benim eşime olan bağlılığımı gösterebilmem, bu tür kahramanlık örneklerinde olduğu gibi  kuru ve kısa yoldan olmuyor.

O eski günlerde olmadığımıza göre, peki ben eşime olan sevgimi ona nasıl göstereceğim? Onun en sevmediği işlerin sorumluluğunu üzerinden alarak... Onun isteklerine uygun olarak kendimden fedakarlıkta bulunarak... Tuvaletleri temizlemek, çocukları azarlamak, market torbalarını eve taşımak ve evet, diğer başka işlerin yanı sıra tencere tavayı yıkmak da bu kapsamda sayılabilir.

Eşimi koruyabilmek için kendimi bir kurşunun önüne atabilirim ve aynı şekilde, onu Bulaşıktan Yıpranmış Eller Canavarı'ndan da koruyabilirim. İşte bunu eşime gösterebildiğimde, o da kendini güvende ve koruma altında hissedecek ve kayıtsız şartsız sevildiğini bilecektir. Bir başka deyişle, eşimin en derin ihtiyacını karşılamış olacağım.

Şu noktayı lütfen gözden kaçırmayın, eğer bir kişinin ihtiyaçları karşılanmışsa iyiliğinize karşılık verme eğilimi gösterir. Eşimden benim hoşuma giden şeyleri yapmasını rica etmeme hiç gerek olmaz. Onun için yaptıklarımı görünce zaten kendiliğinden benim hoşuma gidecek şeyleri yapar. Yapmaya çalıştığım işi mahvetsem bile gösterdiğim çabayı takdir eder ve benim için bir şeyler yapmak için kendiliğinden hevesli olur.


Küçük Bir Uyarı
Yalnız gözden kaçırmamanızı istediğim bir nokta var. Sadece karşılığını alabilmek için eşinizin isteklerini yerine getirmeniz halinde, tüm meseleyi baştan ıskalıyorsunuz demektir. Eğer karşılığını almak için eşinizin bir arzusunu yerin getirirseniz, bu yaptığınız fedakarlığı bir alış verişe dönüştürür.

Anlattığım yöntemin işe yaraması -ve eşinizle olan ilişkinizin dönüşüme uğrayabilmesi- için kendinizden özveride bulunma nedeniniz sadece eşinizin arzularını yerine getirmek olmalıdır.

Ben tencereyi tavayı, eşim benim damak tadıma göre yemek pişirsin diye yıkamıyorum. Bütün o iğrenç, mide bulandırıcı bulaşıkları yıkama işini sadece eşim yıkamak zorunda kalmasın diye üstleniyorum. Eşim de benim sevdiğim yemekleri, ben bulaşıkları yıkayayım diye değil, sadece yediğim yemeklerden zevk alayım diye pişiriyor.

İşte buna fedakarlık denir ve çok güçlü bir özelliği vardır. Bunun adı evliliktir. Eşinizin sizin isteklerinizi yerine getirmesini sağlamanın tek yolu da budur, çünkü eşinizi isteklerinizi yerine getirme konusunda ancak bu şekilde hevesli hale getirebilirsiniz.

Dean Mehrkens

Yazıya yapılan yorumlar da erkek düşünce açısını yansıtması bakımından çok ilgimi çekti:
  1. Hizmet etmek harika bir kavramdır. Eğer ailede herkes birbirini gözetirse mutluluk dolu bir aile meydana gelir.
  2. Yazınıza katılıyorum. Ancak ben eşimin istediği hizmeti aynı zamanda bir takım olduğumuz için de yapıyorum. Çünkü takım içerisinde "ben" yoktur.
  3. Tecrübelerime dayanarak bu yöntemin çok işe yaradığını söyleyebilirim. Eşim ve benim harika bir evliliğimiz var ve evliliğimizin temeli karşılıklı hizmet üzerine kuruludur. Eşim istediğinde onun için yemek yapmaktan asla gocunmuyorum, çünkü karşılığında benim için öyle fazla şey yapıyor ki. Eğer doğru yönden bakarsanız, fedakarlık çok keyif vericidir.
  4. Ben anlatılan yöntemde fedakarca bir tutum görmüyorum. Eşinize hizmet etmek takım olmanın bir gereğidir. Takım arkadaşımdan her zaman her işi yüklenmesini bekleyemem. Mesela çamaşırların yıkanması: Çamaşırların yıkanması lazım ve ben de yıkamaktan gocunmuyorum. Çok sevdiğim bir iş olmasa da ailemizin işi görülmüş oluyor. Burada anahtar kelime, daha az bencil ve daha çok yardımcı olabilmek.
  5. Bu yöntemin asli amacı daha az bencillik gösterebilmektir. Fedakarlıkla ilgili kısma gelince; eğer yapmayı aklımızdan bile geçirmeyeceğimiz bir şeyi, bir başkası için yapıyorsak bunun adı fedakarlıktır. Çok küçük bir şey bile olsa, daha yüce bir amaç adına yaparız.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder