21 Ocak 2012 Cumartesi

Ocak'ın 4. Haftası Pazarda Neler Var? Sarı Somun Ekmeği




Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Brokoli
  2. Ispanak
  3. Karnabahar
  4. Deveci armudu
  5. Kırmızı elma (tatlı)
  6. Mandalina
  7. Portakal
  8. Muz
  9. Dil Peyniri
  10. Havuç
  11. Kuru soğan
  12. Sarı Somun Ekmeği*
  13. Tavuk Bonfile


Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

  1. Ekşili köfte (canım çekti)
  2. Tavuk etli, tavuk suyuna şehriye çorbası
  3. Kıymalı Karnabahar
  4. Ispanak
  5. Zeytinyağlı barbunya pilaki
  6. Havuç ve turp salatası: Kızım açık açık, ismiyle istiyor bu salatayı. Akşam yemeklerinde sadece bu salatayı yiyor.  Bazen kendisi eliyle yemek istiyor, o zaman biraz zorluyor bizi ama en azından severek yiyor.
  7. Bol bol kuru yemiş: Malatya Pazarı'nın kavrulmamış kuru yemişlerden yaptığı karışık, şu sıralar favorimiz.
  8. Ballı kuşburnu çayı da şu sıralar kızımın favorisi.
* Sarı Somun Ekmeği'nin hastasıyız. Bu ekmeğe bir yerlerde rastlarsanız bir tadına bakmanızı tavsiye ederim. Süngerimsi bir dokusu ve farklı bir lezzeti var. İnternette şöyle açıklamalar buldum bu ekmekle ilgili:

Geleneksel mayalama ve pişirme yöntemi ile ahşap kalıplarda fermente edilir. 
Taş zeminli, toprak sıvalı köy fırınında, kayın ve meşe odunu ile 45 dk.da 180 C ısı ile ateş görmeden pişirilir.

Hacim arttıran, renk veren, yumuşaklık kazandıran, küflenmeyi önleyen, bayatlamayı geciktiren katkı ve koruyucular içermemektedir. (Ekmek yerine ne yiyoruz biz acaba?)

Kullanılan un ISO 9000 VE HACCP gıda güvenliği belgeleri standartları dahilinde, taş değirmende öğütülmektedir. 

Ekmekler TKİB’nin G14-0093-G.0001 sayı ve 21.02.2005 tarihli izni ile Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Çeşitleri tebliğine uygun olarak üretilmektedir.



İçindekiler: Organik tam buğday unu, organik ekmeklik un, ekşi maya, doğal kaynak suyu, organik yulaf ezmesi, deniz tuzu .


Oda sıcaklığında 4 gün , buzdolabında 3 hafta , derin dondurucuda 3 ay saklanabilir. (Oda sıcaklığında 1 hafta dayanıyor, kefilim.)

Net 500 gr dır.

19 Ocak 2012 Perşembe

Gün 24 Saat Yetmiyor Mu? Zaman Planlaması - Geceyi Kullanın



Gün 24 saat ama yetmiyorsa, 24 saatin tamamını kullanmanızı tavsiye ediyorum :)

Bizim ev uykuda olduğumuz saatlerde de yaşar mesela. Çamaşır ve bulaşık makineleri ile yoğurt ve ekmek yapma makinelerini gece çalıştırıyorum. Bu nedenle evimizin tüm kapıları geceleri kapalı olur.

Çamaşır makinemizin başlangıcı ileri atma düğmesi var. Çamaşırları uygun bir anımda makineye doldururum. Sonra akşam yine uygun bir zamanda , kızımın en erken 7.00 gibi uyanacağını hesap ederek, başlama zamanını ileri atıp çamaşır makinesini çalıştırırım. Biz uyandığımızda çamaşırların yıkanması bitmiş olur. Hemen kurutma makinesine atarım. Evdeysem ben çıkartırım çamaşırları, evde değilsem yardımcım çıkartır. 

Burada önemli olan nokta çamaşırları kurutma makinesinden çıkar çıkmaz katlayabilmek. Çamaşırların yıkanması bitse bile, ıslak beklemelerinde bir sakınca yok. Ama kurutma işlemi biter bitmez çamaşırların kurutucudan alınması lazım. Yoksa ütüyle uğraşmak zorunda kalırsınız.

Katlanan çamaşırlardan ütüye ihtiyacı olmayanlar hemen dolaba, yerlerine kaldırılırlar. Ütüye ihtiyacı olanlar sıralarını beklemek üzere, katlı bir şekilde kurutucunun üzerine konulurlar.

Elimde hiçbir şey yıkamam. Asla! Eğer "Bir parça bulaşık, elimde yıkayayım gitsin" derseniz, bulaşık makinesinin dolması uzun sürer. Bu arada makinenin içindeki bulaşıkların kalıntıları iyice kurur. Yıkandıktan sonra bile temizlenmezler. Ben makineye attığım hiçbir bulaşığı suyun altından geçirmem. Tencereleri bile içlerindeki yemek kalıntıları ile makineye atarım. Bunu gören herkes (annem de dahil) "Senin makinen iyi yıkıyor" der. Ben başka makine alırım ya da onların makinelerini de aynı şekilde yerleştirip çalıştırırım, sonuç gene aynı olur: Tertemiz bulaşıklar. Ama bizim Türk kadınımızı bulaşık makinesine giren bulaşıkların da tıpkı çamaşır makinesine giren çamaşırlar gibi kirli olmaları gerektiğine inandırabilmek mümkün değil. Bulaşık makinelerinin dibinde zaten bir süzgeçleri var. Süzgeçten geçemeyecek kadar iri olan parçalar orada toplanıyor. Ayda 1 kez süzgeci iyice yıkar, fırçalarım. Şimdiye kadar hiç sorun yaşamadım. Bulaşıklarım her daim pırıl pırıl çıkar. Ben bulaşıkları şöyle yıkıyorum:
  1. Elime geçen her şeyi, tencereler, tahta kaşıklar ve sadece 1 kez su içilmiş bardaklar da dahil bekletmeden makineye atıyorum.
  2. Makineye attığım hiçbir bulaşığı sudan geçirmiyorum, kirlerini fırçalamıyorum ya da süngerle temizlemiyorum.
  3. Makineyi asla ve asla ağzına kadar doldurmuyorum. Bulaşıkları üst üste koymuyorum. Makinenin içinde belirlenmiş olan yerleri kullanıyorum. Tabakları dik olarak diziyorum. Çatal kaşık için sepeti kullanıyorum. Tencereleri de dipleri alt yüzeye bakacak şekilde, kafa aşağı yerleştiriyorum. Eğer yer yoksa tencereleri de tabaklar gibi biraz dikleştiriyorum ama asla 90 derece eğimle, tabaklar gibi tamamen dik koymuyorum.
  4. Makineye tencere koymuşsam en sıcak programda çalıştırıyorum.
Sonuç her zaman mükemmeldir. Bulaşıkları yerleştirirken görenler, çıkışlarını görünce şaşırırlar. Olur da eğer tencerenin dibinde kalıntı kalmışsa, zaten yıkanmış ve temiz olan tenceredeki yumuşamış kalıntıyı hemen temiz bir süngerle ve sadece suyla yıkayıveririm. Deterjan da kullanmadığımdan hem ellerim yıpranmaz hem de "Kimyasal kalıntı kaldı mı acaba tencerede?" tedirginliği yaşamam.

Yoğurt yapma makinesini de aynı basitlikle kullanırım. Kızım babasıyla vakit geçirirken dolaptan çıkardığım sütü kavanozlara döker, yine dolaptan çıkardığım mayayı da ekler ve makineyi çalıştırırım. Hiçbirinin ısınmasını beklemem. Sabah kalktığımda yoğurdum hazır olur. Biraz sertleşmesi için hemen ağzını kapatıp dolaba kaldırırım. Eğer henüz sıcaksa kavanozların ağzını kapatmadan bir parça peçete koyup kapaklarını öyle kapatırım ki buharlaşma olduğunda su tekrar yoğurdun içine akıp, yoğurdumu sıvılaştırmasın. Olur da bir sebeple sabah kalktığımda yoğurt henüz olmamışsa, çalıştırma tuşuna bir daha basar. Dolaba kaldırma işlemini de akşama ertelerim.

Ekmek yapma makinesine de gereken malzemeleri koyar, başlamasını da ileri öteleyerek çalıştırırım. Toplam 4 saatte oluyor ekmek. Sabah 7'de hazır olmasını istiyorsam, sabah 3'te çalışmaya başlayacak şekilde ötelerim. Mutfağın kapısını da kapar öyle yatarım. Aksi takdirde ekmek makinesinin titreme sesi, gece çok yankılanıp insanı uyandırıyor. Sabah kapı kapalı olmasına rağmen, ekmeğin kokusu yatak odalarımıza kadar sızmış olur. Sabaha gülümseyerek uyanmak için güzel bir neden :)

Sizin gece çalıştırdığınız makineleriniz var mı?

15 Ocak 2012 Pazar

Ocak'ın 3. Haftası Pazarda Neler Var? Bu Hafta Hangi Yemekler Pişirilebilir?




Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Lahana
  2. Mantar
  3. Brokoli
  4. Kereviz
  5. Kırmızı elma
  6. Mandalina
  7. Portakal
  8. Avokado (Kızımın kahvaltısı için)
  9. Armut
  10. Muz (Kızımın kahvaltısına ya da ara öğününde kefirinin içine katıyorum
  11. Havuç ve turp
  12. Yumurta
  13. Lor peyniri (Öncelikle kızımın kahvaltısı için)
  14. Organik dil peyniri (kızımın kahvaltısına katıyorum)
  15. Organik nohut
  16. Organik et: Tavuk bonfile
  17. Kurutulmuş kuşburnu


Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)


  1. Mercimek çorbası: İçine havuç, patates, kırmızı ve sarı mercimek ile bulgur da katıyorum. Besleyici oluyor.
  2. Sütlü brokoli çorbası
  3. Kapuska (bol havuçlu ve kıymalı)
  4. Tavuklu mantar sote
  5. Zeytinyağlı kereviz
  6. Etli nohut yemeği
  7. Havuç ve turp salatası: Kızım açık açık, ismiyle istiyor bu salatayı. Akşam yemeklerinde sadece bu salatayı yiyor. Annem bu hafta da kızıma hamsileri bu salatanın arasına gizleyip yedirmeye niyetli :) Bazen kendisi eliyle yemek istiyor, o zaman biraz zorluyor bizi ama en azından severek yiyor.
  8. Bol bol kuru yemiş: Malatya Pazarı'nın kavrulmamış kuru yemişlerden yaptığı karışık, şu sıralar favorimiz.
  9. Ballı kuşburnu çayı da şu sıralar kızımın favorisi.
Soğuk bir hafta geçirecekmişiz. Bol bol yağlı yemek en iyisi :) Herkese mutlu ve huzurlu bir hafta diliyorum.

11 Ocak 2012 Çarşamba

Gün 24 Saat Yetmiyor Mu? Zaman Planlaması - Kurutma Makinesi



Öncelikle belirtmek isterim ki ben ev işi ve zaman yönetimi konusunda konuşacak son kişiyim aslında :) Ev işi yapmaktan hiç hoşlanmam, ayrı eve çıkıncaya kadar da yapmadığımdan beceremem de zaten. Ayrıca da tembelimdir ve her işi de son dakikaya bırakırım. Off, of :)

Gelgelelim bu tembellikle eğer evim "Kalk gidelim" demiyorsa, bunu da bir iki küçük tüyoya borçlu olduğumu söylemeliyim. Bu tüyolarımı paylaşmak istiyorum izninizle. İşte üçüncü tüyom (ilki için bakınız; ikincisi için bakınız):


Öncelikle dezavantajlarını anlatayım:

  1. Yazının üzerine tıklayıp okuduysanız şu anda piyasada olan kurutma makinelerinin hemen hepsinin 3. gruba girdiğini fark etmişsinizdir. Dolayısıyla artık buzdolabı, derin dondurucu ve klimalardan sonra çamaşır kurutma makinelerinde de gaz kullanılıyor. Açığa çıkan bu gazın insan sağlığına zararlı olduğu söyleniyor. Ama henüz ciddi anlamda yapılmış bir çalışma yok. Ayrıca İstanbul'da açık hava zaten kirli. Egzoz dumanları arasında kuruyan çamaşırın da gazlar açısından masum olduğunu zannetmiyorum :)
  2. Elektrik tüketimini fark edilir biçimde arttırıyor. Tek başına hemen hemen evdeki tüm elektrikli aletler kadar elektrik yakabiliyor (her gün çalıştırılırsa). Ama Almanya’da yapılan bir araştırma, kurutma makinesiyle yapılan kurutmanın soğuk havalarda odada yapılan kurutmaya oranla 3 kat daha az enerji harcadığını göstermiş. Ama özellikle benim oturduğum gibi site içindeki dairelerde bu unsur geçerli değildir herhalde, çünkü biz zaten tüm peteklerimiz kapalı olsa bile cam pencere açık oturuyoruz kışları.
  3. Diğer çamaşırların arasına karışmış yünlülerin çekmesine neden oluyor. Bazı pamukluları da küçültebiliyor. Bu nedenle ben her çalıştırmamda "kolay ütüleme" ve "hassas kurulama" tuşlarına basıyorum. Bu şekilde çekme sorununu önleyebildim.
  4. Sık kullanımda giysileri yıpratıyor. Giysilerinizin ömrü kısalıyor. Yıpranmasını istemediğiniz giysileri elde kurutmanızı tavsiye ederim.
Yukarıda saydığım ilk iki nedenden dolayı çevreciler bu ürünü kullanmayı reddediyorlar. Ben de kendimce çevreye saygılı bir insanımdır ama kurutma makinem olmadan bir hayat düşünemiyorum :) Tamamen doğaya saygılı bir yaşam yaşamaya çalışıyorum. Ama bu makine işimi o kadar kolaylaştırıyor, bana o kadar çok zaman kazandırıyor ki, ondan fedakarlık etmek istemiyorum. Üzgünüm :(

Avantajlarını da yazayım:
  1. Çamaşır makinesinden çıkan çamaşırları kurutmak için ipe serip sonra da kuruyanları ipten toplamak için harcadığınız süreyi sadece çamaşırları katlama süresine indiriyor. Çamaşır makinesinden aldığınız çamaşırları doğrudan kurutma makinesine atıp, oradan kuru çıkan çamaşırları da katlamanız yetiyor. Dolayısıyla daha az yoruluyorsunuz: Çamaşır makinesinden çıkar, sepete koy, ipe as, ipten topla işlemleri yerine bir makineden diğerine aktarıp düğmeye basıyorsunuz.
  2. Çamaşır işiniz aynı gün bitiyor. Aynı gün içinde yıkayıp, kurutup ütüleyebiliyorsunuz.
  3. Çamaşırlar kupkuru olmuyor. İpe asıldığı zaman üzerinde kalan ip izi de olmuyor. Bu nedenle de pek çok çamaşırı ütülemeniz gerekmiyor, ütü isteyenlerin de ütülenme süreleri yarı yarıya azalıyor yani daha kolay ütüleniyorlar.
  4. Çamaşırların üzerindeki tüyleri ve tozları topluyor. Eğer evinizde astım ya da kronik bronşit rahatsızlıklarına sahip biri varsa bu makine kesin çözüm. Çamaşırları serip toplarken oluşan tozlardan kurtulmuş oluyorsunuz. Artık nevresim takımını değiştirirken dolaptan çıkarıp da açtığınız çarşafın üzerinden bir ton toz çıkmadığını görüp şaşıracaksınız. Zaten her kurutma işleminden sonra makinenin toz toplama filtresini temizlemeniz gerekiyor. O bölümde toplanan havları görünce de şaşıracaksınız. Ve eğer evinizde özellikle beyaz tüylü :) bir kediniz varsa, bu makinesiz yaşayamazsınız :) Kedim kısa tüylü kedilerden. Dolayısıyla tüyleri yapıştığı yerden kolay kolay çıkmaz, pek çok kumaş türünün içine diken gibi saplanır. Çoğu zaman kedimin üzerine oturduğu kıyafetleri kuru olarak doğrudan kurutma makinesine atıp o şekilde temizliyorum. Yapışkan bantlarla temizlemekten daha kısa sürüyor. Beyaz çarşafların üzerinde ise beyaz tüyleri görmek mümkün değil. Kurutma makinesinde ise çarşafın tamamen tüylerden arınacağına emin olabilirsiniz. 
  5. Eğer beyaz tüylü kediniz yoksa, pantolon cebinde kağıt mendil unutan bir eşiniz olabilir. Yıkanırken kağıt mendilin parçalanıp üzerine yapışması suretiyle bembeyaz olmuş siyah bir pantolonu da kurutma makinesine atıp, kağıt mendilden arınmış eski simsiyah haline getirebilirsiniz :)
  6. Nemli havası olan bir bölgede yaşıyorsanız, çamaşırın kuruma süresini inanılmaz kısaltarak size zaman kazandırır. Örneğin benim kızımın fazla giysisi yoktur. Her gün giysi değiştirir, hatta bazen günde 2-3 kez değiştirir (çamura girmeyi sever ve asla mama önlüğü kullanmadı). Çamaşırları akşama yıkanır, sabaha ütülenmesine bile gerek olmadan tertemiz giyilmeye hazırdır. Bu makine sizi giysiye harcama yapma derdinden de kurtarır :)
  7. Yumuşatıcı kullanmaya gerek kalmıyor. Yumuşatıcılar biliyorsunuz sentetik deterjanlardaki aktif uçların sert etkilerini gidermek için kullanılan kimyasallar. Kurutma makinesi çamaşırlara kullandığımız deterjanların yarattığı o sert etkiyi gideriyor, yumuşatıcıya hiç gerek kalmıyor.
  8. Makinenin içinde biriken buhar, suya dönüştürülüyor ve bu su makinenin içindeki  bir kutuda biriktiriliyor. Biriken bu arı suyu, ütü suyu olarak kullanmak mümkün. Hem mis gibi kokuyor hem de ütüde kireçlenme yapmıyor.
  9. Yünlüleri, ayakkabıları, kuş tüyü giysi ve yastık-yorganları bu makinede kurutmak mümkün.
İşte yünlü giysi ve ayakkabı kurutucu sepet.

Benim kullandığım kurutma makinesi:

Eğer kurutma makinesi alacaksınız şunlara dikkat edin:

  1. Enerji sınıfı: Fiyatı düşük olanlar genellikle fazla elektrik tüketenler. Uzun dönemde elektriğe para harcayacağınıza, makineyi alırken biraz daha pahalı almakta fayda var.
  2. Çamaşır makinenizin üzerine koyacaksanız (ki evinizde yeriniz varsa bile üst üste koymanızı tavsiye ederim, birinden çıkarıp ötekine koymak çok rahat oluyor) çamaşır makineniz ile uyumlu olmasına dikkat edin.
  3. Kurutma makinesi de olabilen çamaşır makinelerinde alacaksanız şu hususları göz önünde bulundurun:
  • Peş peşe çamaşır yıkayamazsınız; kurutma işleminin bitmesini beklemeniz gerekir.
  • Yıkama ve kurutma işlemleri bittikten sonra bir sonraki yıkamaya geçebilmek için makinenin biraz dinlemesi gerekebilir. 
  • Kurutma makinelerin kapasitesi çamaşır makinesinden daha az oluyor. Bu nedenle, eğer çamaşır makinesini tamamen doldurup çamaşır yıkamışsanız yıkadığınız çamaşırın ancak yarısını kurutabilirsiniz. Bu durumda da iki parti halinde kurutmanız gerekir. 

7 Ocak 2012 Cumartesi

Ocak'ın 2. Haftası Pazarda Neler Var? Bu Hafta Hangi Yemekler Pişirilebilir?




Sebze ve meyve alışverişimi yıllardır pazardan yaparım. Perşembeleri semt pazarımız var. Cumartesi günü de organik pazara giderim vakit buldukça. Havalar soğuduğunda ise eve sipariş veririm. Pazardan aldığım/Eve sipariş ettiğim sebze ve meyveler de o hafta evimizde neler pişeceğini gösterir :)


Bakalım bu hafta pazarda neler vardı:

  1. Pancar
  2. Brokoli
  3. Greyfurt (Tam zamanı)
  4. Balkabağı 
  5. Havuç (Ne kadar çok tüketiyormuşuz havucu, yazdıkça fark ediyorum.)
  6. Elma
  7. Armut
  8. Muz (Kızımın kahvaltısına ya da ara öğününde kefirinin içine katıyorum
  9. Yumurta
  10. Cam kasede organik yoğurt
  11. Organik dil peyniri (kızımın kahvaltısına katıyorum)
  12. Organik sıvıyağ: Zeytinyağı ve ayçiçek yağı
  13. Organik et: Kıyma, kuşbaşı, et ve tavuk bonfile



Demek ki evimizde bu hafta ne pişecekmiş?! :)

Yoğun bir çalışma temposuna girdim. Bu nedenle bu hafta evimizde fazla sebze pişemeyecek. Malzemelerinin  hazırlanması fazla vakit almayan, pişirme sürecinde başında durulması gerekmeyen yemekler pişirmem gerekiyor.

  1. Borç Çorbası: Rus yardımcım hazırlayacak. 
  2. Mercimek çorbası: İçine havuç, patates, kırmızı ve sarı mercimek ile bulgur da katıyorum. Besleyici oluyor.
  3. Kıymalı Tarhana Çorbası
  4. Buharda brokoli: Üzerine zeytinyağı döktükten sonra üzerine ya limon sıkılıp ya da yoğurt dökülüp yenilebilir.
  5. Barbunya pilaki: Zeytinyağlımızı da baklagillerden seçiyorum. Sinbo'ya tüm malzemeleri atıp, pişirme işini ona bırakacağım :)
  6. Bakla Denlisi : Annemin memleketinin yemeği. Kurutulmuş taze fasulyeden yapılır, içine bulgur da eklenir.
  7. Tavada et: At tavaya eti; Prof. Dr. Canan Karatay'a göre en sağlıklısı. Sağlıklı mı bilmem ama şu sıralar yemek pişirmeye ancak bu kadar vakit ayırabiliyorum. Ayrıca eşimin de pişirmeyi en çok sevdiği yemek budur :)
  8. Havuç ve turp salatası: Kızım açık açık, ismiyle istiyor bu salatayı. Akşam yemeklerinde sadece bu salatayı yiyor. Annem geçen hafta kızıma hamsileri de bu salatanın arasına gizleyip yedirdi :) Bazen kendisi eliyle yemek istiyor, o zaman biraz zorluyor bizi ama en azından severek yiyor.
  9. Keçiboynuzu: Leo'nun annesi Tanya oğlunun keçiboynuzuna bayıldığını yazdı ve ben de şimşek çaktı; kızıma henüz hiç keçi boynuzu yedirmemiştim. Bu hafta denedik, hem kızım hem de bakıcımız hastası oldu. Ben de tatlı ihtiyacımı keçiboynuzundan karşılıyorum. Niye akıl edemedim ki ben bunu daha önce? :) Teşekkürler Tanya...
  10. Bol bol kuru yemiş: Malatya Pazarı'nın kavrulmamış kuru yemişlerden yaptığı karışık, şu sıralar favorimiz.
  11. Greyfurt için önerim: Dilimlerine ayırın. Dilimlerin üzerindeki zarı itinayla soyun. İçindeki etli kısmın o kadar da ekşi olmadığını şaşırarak göreceksiniz. Eğer ısrarla ekşi gelirse, üzerine pudra şekeri ekleyebilirsiniz. Yazın pudra şekerli çileği ile yarışabilir bir lezzettir kendisi :)
Soğuk bir hafta geçirecekmişiz. Bol bol yağlı yemek en iyisi :) Herkese mutlu ve huzurlu bir hafta diliyorum.

2 Ocak 2012 Pazartesi

Gün 24 Saat Yetmiyor Mu? Zaman Planlaması - Buharlı Temizlik Makinesi


Öncelikle belirtmek isterim ki ben ev işi ve zaman yönetimi konusunda konuşacak son kişiyim aslında :) Ev işi yapmaktan hiç hoşlanmam, ayrı eve çıkıncaya kadar da yapmadığımdan beceremem de zaten. Ayrıca da tembelimdir ve her işi de son dakikaya bırakırım. Off, of :)

Gelgelelim bu tembellikle eğer evim "Kalk gidelim" demiyorsa, bunu da bir iki küçük tüyoya borçlu olduğumu söylemeliyim. Bu tüyolarımı paylaşmak istiyorum izninizle. İşte ikinci tüyom (ilki için bakınız):


Bu aletin beğeneni çok ama para verip, alıp da kullanamayan da oluyor. Öncelikle bir arkadaşınızdan filan alıp da deneme şansınız varsa, alıp deneyin derim. Bir de kendimi ve ev halimi anlatayım, kendinizi benim durumuma yakın bulursanız bu aleti şiddetle tavsiye ediyorum:

Bir yandan okuyorum, bir yandan da çalışıyorum. Yani bazı günler evde kitaplara kapanmış oluyorum, bazı günler de işe gidip tüm gün çalışıyorum. Dolayısıyla bazı günler eve temizlik filan yapamayacak kadar yorgun geliyorum. Ayrıca işim gereği, evimde bir kütüphane odam ve bir oda dolusu kitabım var. 

Evde 2 yaşında bir bebeğim var. Yerlerde yuvarlanıyor. Evin her tarafı oyuncaklarıyla kaplı. Odasında minik bir kitaplığı var ve ağzına kadar kitap ve oyuncakları ile dolu:


Bir kedim var. Bembeyaz tüyleri evin her yerinde. Kütüphane odamızda tuvaleti ve yemek kapları duruyor, ayrıca geceyi de odasında geçiriyor.

Hal böyleyken ben deterjan kullanmaktan hoşlanmıyorum. Kokuya karşı çok hassasım. Burnum çok iyi koku alır. Deterjan kokusundan rahatsız oluyorum. Eşim mesela evin temizlendiğini kokusundan anlamak ister. Odaya girince deterjan kokusu yoksa, ev temizlenmemiştir onun için. Bulaşık filan yıkarken ya da kızıma banyo yaptırırken de foşur foşur köpükler görmek ister. Köpüksüz ve kokusuz temizlik onun için temizlikten sayılmaz. Ama ben yapay kokudan hoşlanmam, fazla köpüren bir sabun vs görünce de "Acaba içinde ne var ki bu kadar köpürüyor?" diye işkillenirim, çamaşır suyunu kendi evime çıktığımdan beri (yaklaşık 8 senedir) kullanmıyorum. Ama mutfak ve banyo temizliğine takıntılıyım. Eğer eşim gibiyseniz, buharlı temizlik aleti katiyen size göre değil :) Yok, eğer bana benziyorsanız hiç düşünmeyin, hemen bir tane alın, gününüz size kalsın.

Makinenin nasıl çalıştığını ve onunla neler yaptığımı anlatayım:
Makineye su doldurup fişe takıyorsunuz. İçindeki su kaynayıp da su buharı vermeye başlayınca üzerindeki düğmedeki ışık kırmızıdan yeşile dönüyor. Makineyi omuzunuza takıp temizliğe başlıyorsunuz. Uzun bir fişi var.İster fişe takın, isterseniz fişten çekip kullanın. Bir kere çalıştırıp fişten çekince 120 metrekarelik evimi temizleyebiliriyorum ben.

  1. Yerleri siliyorum: Yerlerim parke ve fayans. Ayrıca fıtık sorunum var. Yerleri silmeden önce elektirik süpürgesi ile süpürüyorum. Sonra buharlı temizlik aletinin uzun borusunun ucuna mikro fiber bezlerini takıp tüm evimin yerlerini 20 dakika içinde, yere eğilmeme gerek kalmadan siliyorum.  Parkenin üzerinde dalgalı bir iz kalmıyor. Mutfakta zorlanmıyorum, çünkü buhar lekeleri yumuşatırken, mikro fiber bez de leke kalıntılarını temizliyor. Yerleri temizlerken biraz nemli kalıyor. Ama su buharının nemi, viledanın bıraktığı ıslaklıktan çok daha çabuk yok oluyor ve peşinde de hiçbir iz bırakmıyor. Deterjan kullanmıyorum ama su buharı o kadar sıcak ki, hijyen konusunda içim rahat. Kedimin odasını hemen her gün siliyorum bu aletle. Hem yerdeki pati izlerini hem de hijyen şüphelerimi yok ediyor :)
  2. Mikropları öldürmek için kullanıyorum: Lavaboları ve klozeti bu aletle temizleyince içim rahat ediyor. Ayrıca kedimin tuvaletindeki kumların üzerinde de gezdiriyorum buharı. Kızımın oyuncaklarını da şimdiye kadar hiç yıkamadım, su buharının hijyen için yeterli olduğunu sanıyorum. 
  3. İnce temizlik yapıyorum: Kitapları temizlemenin ne kadar zor olduğunu evinde kütüphane bulunan herkes bilir. Bu aletle iki dakika almıyor. Aklıma estikçe kitapların üzerine de tutuyorum aleti. Kitaplarım pırıl pırıl. Ayrıca kızımın odasındaki kitaplığa da tutuyorum. Onun kitapları ve raflarda duran oyuncakları da temizlenmiş oluyor böylece. Bir de bitkilerime tutuyorum arada sırada. Yaprakları pırıl pırıl oluyor. Henüz denemedim ama kirlenen mücevheratı da temizlemek mümkünmüş.
  4. Akarları öldürüyorum: Eşimde ev tozu alerjisi var. Akar ya da mayt denen bu canlılar, özellikle halı, perde, yatak ve kitaplarda bulunuyorlar. Tüm bunların üzerinde gezdiriyorum. Eşimde gözle görülür bir rahatlama var. Ayrıca mesela eşim salonda otururken, ben arka odayı vileda ile temizlesem bile hapşırmaya başlardı. Oysa bu aleti çalıştırdığımda eşim en ufak bir alerjik tepki göstermiyor. Kızımda da alerji riski olduğundan bu aleti seviyorum. Bana sıkça sorulan sorulardan biri de: "Makineden çıkan buhar elimi bile yakmıyor, mikropları öldürdüğünden nasıl emin olacağız?". Ev tozu alerjisi yüzünden hapşırmakta olan eşimin hapşırması, ben bu aleti çalıştırdıktan bir süre sonra duruyor. Alerjisi olanlar, o hapşırığın başladıktan sonra kolay kolay geçmediğini bilirler. Belli ki aletten çıkan buhar akarları öldürüyor. Ki bu akarlar makinede ancak en yüksek ısıda yıkandığında ölebiliyorlar, bir de güneş ışığında ölüyorlar. Eğer akarları yok edebiliyorsa, mikropları da yok ediyordur diye düşünüyorum, ki akarları yok ettiğinden kesinlikle eminim.
  5. Küfleri yok ediyorum: Banyo ve mutfak temizliğini önemsediğimi söylemiştim. Mesela banyoda sifon düğmesinin etrafı hep yeşil yeşil küf olur. Ne yaparsam yapayım temizleyemez, fırçalarla filan uğraşırdım. Oysa bu aletle 2 saniye alıyor bu küflerin yok olması. Hakeza lavabo ve küvet kenarlarında ve duşakabin camlarında yer alan siyah lekeler halindeki küfleri de yok ediyor. Uğraşılırsa derz boşluklarındaki kararmaları da çıkarıyor ama ben üşendim doğrusu ona vakit ayırmaya :)
Ben en çok bu alanlarda kullanıyorum. Ama ayrıca koltuk ve halı silme aparatı da var. Denedim bir kere. Lekeleri filan yumuşattı gerçekten de... Ama yine de elle ovalamak lazım. Onunla da uğraşamadım. Temizlemeye gönderiyorum halıyı. Buhar banyosu yapmak amacıyla yüze buhar veren bir parçası da var. Onu da sadece birkaç kere kızım hastayken odayı acil tarafından nemlendirmek için kullandım. Sauna gibi yaptı odayı :) Mutfaktaki lekeleri çıkarmak için de özel parçaları var. Bir kere mikrodalga ile mini fırınımı temizledim. Henüz tekrarlamaya ihtiyaç hissetmedim. Gerekirse kullanılabilir ama o parçalar da. Cam silme aparatı da var. Birkaç kere sildim camları yardımcım yokken. Ama sonuçta buhar cama değdiğinde su olup akıyor, camı sildikten sonra bir de yere akan kirli suyu silmek gerekiyor. Yine de zorda kalırsam, elimle silmek yerine yine bu makineyi kullanırım. Jaluzi veya kalorifer petek araları gibi dar yerleri temizlemek için de kullanılabilir. Ama dediğim gibi su akıttığından bir elinizde buhar aleti, öteki elinizde de bir temizlik bezi olması lazım :)

İşte aletin parçaları burada (fotoğrafları netten buldum ama adresi hatırlayamıyorum) :


Aletin dezavantajları:
  1. Kokusu ve köpüğü yok. (Benim gibiler için avantaj da sayılabilir aslında) :)
  2. Yüksek ısıda buhar ürettiğinden, etrafta çocuk varken kullanılması tehlikeli olabilir.
  3. Buhar verirken bayağı gürültülü bir ses çıkarıyor. İlk kullandığımda ciddi rahatsız olmuştum ama şimdi alıştım. Çocuğu seste uyumayan anneler de bu aleti kullanmakta zorlanabilirler. Ben bu aletle temizlik yaparken kızımın evde olmadığı zamanları tercih ediyordum. Artık 4 yaşındaki kızım da buharla temizlik yapıyor :)


Kızım parkenin üzerine yapışkan yapıştırmış. Elimle sökmeyi denedim olmadı. Bu aleti üzerinde biraz gezdirince yapışkan kendiliğinden çözüldü ki bu işlemi de kızım yaptı, yani kendi yarattığı sorunu kendisi çözmüş oldu. Hem yapıştırırken hem de aletle yerleri temzilerken epey eğlendi.


    Özet: Bu aletle birlikte toplam en geç 1 saat içerisinde evimin yerlerini siliyor, kedi odamın ve banyo ile mutfağımın hijyenini sağlıyor, evdeki tüm maytları öldürebiliyorum. Ayrıca niyeyse kendimi hep "Balerina Cif" gibi dans ederken yakalıyorum :)

    Not: Bu aleti halı ve koltuk temizliğinde kullanmadım. Elektrikli süpürgemin halı yıkama aparatı olmasına rağmen, onu bile kullanmıyorum. Tembel olduğumu söylemiş miydim? :) Yılda 2-3 sefer yıkamaya gönderiyorum halımı (Evet, evde sadece bir tane halım var). Koltuklarımın da kılıflarını yıkıyorum düzenli olarak. Koltuklar kirlenirse, onlar için de eve koltuk yıkama makineleri olan temizlik ajanslarından birini çağırırım sanırım. Buhar makinesini sadece maytları öldürsün diye halının ve koltukların üzerinde dolaştırıyorum. Bir de eğer leke oluşmuşsa, lekeyi yumuşatmak için en son resmin en altında görünün koltuk fırçasına mikrofiber bez geçirip lekeyi buharla ovalıyorum. İşe yarıyor.Duvar silmek için de aynı küçük fırçaya ve hatta normal yer silme aparatına (ressimde sol en üstte) mikrofiber bez geçirerek silmek mümkün. Resimdeki yer silme aparatının hemen altında da cam silme aparatı var. Benim gibi detaylı temizlik yapmayanlar için kesinlikle işe yarar. Ama camı silerken kirli sular yerlre akıyor, bir de onları silmek gerekiyor. Titizseniz kullanamayabilirsiniz.

    Güncelleme: 3 sene kullandıktan sonra fark ettim ki buhar makinesi, kitaplarımın sırt kısmının cilt rengini soldurmuş. Eğer sizin için değerli, ciltli kitaplarınız varsa aklınızda bulunsun, onları elinizle temizlemeye devam edin, buhar makinesindne uzak tutun.