Benim, önceki günden kalmış pilavı, makarnayı ısıtma yöntemim budur :)
Arta kalan makarnayı küçük bir tavaya döker, buzdolabına öyle kaldırırım. Ertesi gün yemek pişirirken de tencere kapağı yerine makarna dolu tavayı kullanırım. Tabii tavanın ağzının da kapalı olması lazım.
Böylece dibi tutmadan ve kurumadan ısınmış olur.
Genellikle az porsiyonlarda pişirdiğimden, bir sonraki güne artan yemekleri hep küçük tavalarda saklarım. Su ısıtıcısı da kullanmıyorum. Onun yerine çaydanlıkta su ısıtırım ve su ısıtırken de tavamı çaydanlığın üstüne yerleştirdiğimde, 10 dakika içinde yemeğim ısınmış olur. Bu şekilde besin değerlerinin de ölmediğini sanıyorum.
1976 yılından beri servis veriyormuş. Vona, Perşembe'nin eski adıymış.
Adres : Çaka Tünel Mevkii Perşembe / Ordu Telefon : 0452 587 21 37
Sahil yolunun deniz tarafında yer alıyor, Hoynat Kalesi karşısında ve sağında solunda belirgin bir şey yok, kaçırmamaya dikkat etmek gerekiyor. Yakınındaki en belirgin yer, Samsun-Ordu istikametinde Hoynat (Çaka) Tüneli. Restoran, tüneli geçtikten hemen sonra solda kalıyor. Çaka Tüneli'nin manzarasına da ayrıca bayıldım. Tünelin hemen paralelinde minik bir ada var:
Bu adacığın paralelinde sahil yolundaki Hoynat (Caka) Tüneli var.
Özellikle vejeteryan ya da vegansanız ya da her türlü balığı yerim diyenlerdenseniz burası tam size göre. İşte Ordu'nun yöresel lezzetlerinden birkaç örnek: Kara lahana dolması (pancar sarması), kara lahana çorbası (pancar çorbası), Yalıköy köftesi, yağlı (pide), içli tava, keşkek, hamsi köftesi, yumurtalı sakarca, Tirmit Mantarı kavurması, hoşkıran kavurması, ısırgan yağlacı, fırın fasulyesi, patates kayganası, karayemiş kavurma, patates mıhlama, ceviz helvası, kabak muhallebisi, kuymak, yumurtalı sakarca, karayemiş kavurma, mısır ekmeği (fotoğraflar için bkz: http://www.vonalicelal.net/karadeniz.htm)
Uzun bir merdivenden aşağıya doğru inip, denize yaklaşıyorsunuz. Vonalı Celal ve ailesinin evi restoranın üst katında.
Merdivenin sonunda "turşu dünyası" ve onlarca turşu seçeneği var:
Gittiğimiz mekanın has bir Karadenizli'ye ait olduğu sağa sola iliştirilen tabelalılardan belli oluyordu :)
Biz kahvaltı etmeye gitmiştik, kahvaltı tam benim istediğim gibi serpme ve yeteri kadardı, tadı nefisti, ayrıca en sevdiğim şey: Açık mutfakta gözümüzün önünde pişirilip, sıcak sıcak servis ediliyordu.
Görüldüğü gibi kredi kartı geçiyor.
İşte açık mutfak. İçerideki teyzeleri çekmedim ama hepsinin ellerine sağlık.
Kahvaltıda bile vardı turşu ve fasulye kavurması...
Merulcanlı kaygana
Sol tarafta görülenler minik mısır ekmekleri
Kahvaltıdaki tek tatlı baldı ve Kontes kaşık kaşık yedi bu baldan.
Yemek yerken izlenen manzara ayrı güzel:
Vonali Celal'den çıktıktan sonra yazsa, Perşembe Fatsa arasındaki beyaz kumu ile ünlü Çaka Plajı'na uğrayabilirsiniz. Eğer Ordu-Samsun yönünde gidiyorsanız yemek yedikten sonra Medreseönü Beldesi'nde Uzun Saçlı'nın Yeri'nde odun ateşinde demlenmiş çay içebilirsiniz. Biz aksi yöne gittiğimiz için uğrayamadık ama aklımız da kalmadı değil. Burası da uçurumun kenarındaymış ve çaydan başka bir şey servis edilmiyormuş ve çayı da siz sipariş ettikten sonra demliyorlarmış, o nedenle bir 1 saati gözden çıkarmak gerekliymiş.
Mehmet Yaşin'in Yol Üstü Lezzet Durakları sayfasındaki Vonali Celal yazısı ve orada yapılan çekimin video kaydı:
Pek de güzel çekemedim ama gerçekten güzel bir girişi var aslında :)
Ordu merkezde gezdik, dolaştık ve karnımız acıktı :) Her başvuru kaynağımız Gardenya'yı işaret ediyordu, biz de gittik. Sahilyolunda, deniz manzaralı bir restoran. Yukarıdaki resimde belli olmasa da çok hoş bir girişi var. Oturduk, menü geldi:
Dergi şeklinde menü yapmışlar. Kontes aldı eline çevire çevire incelemeye başladı :)
Közde Ördek Göğüsü'nü İstanbul'da bile bulamazsınız kolay kolay.
İçki de var.
Karadeniz'e özgü bir şeyler yemek istedik. Karalahana Çorbası ile Mıhlama söyledik. Gençlerden biri de Hamburger istedi:
Çorba ile birlikte gelen ekmek de özel yapımdı. Bu ekmeklerle Karadeniz'de sıkça karşılaştık. Çok lezzetli, insan yerken ipin ucunu kaçırabiliyor :)
Çorbamız yanında mısır ekmeği ile birlikte geldi. Biraz acı olduğundan Kontes'e ikram edemedim. Ama bu durum beni çok üzmedi çünkü çok lezzetliydi :) Yalnız biraz yağlı ve normalden fazla salçalı, klasik tadına alışkın olanlara farklı gelebilir.
Mıhlama da lezzetliydi ama normalde unu fazla olması gerekirken bu mıhlama neredeyse eritilmiş peynir kıvamındaydı.
Hamburger de devasa boyutlarda geldi. Köftesi de güzel görünüyordu. Yanında soğan halkaları ve barbekü sos da vardı.
Ellerimizi yıkamaya lavaboya gittik. Malum yanımızda küçük bir Kontes olduğundan her gittiğimiz yerin tuvaletini şereflendiriyoruz. Ama normalde de ben restoranların tuvaletlerini çok önemserim. Tuvaleti temiz olmayan restoranın mutfağı da temiz olmaz gibi gelir nedense bana:
Klozet fotoğrafı filan koymak istemem ama lavabonun kenarında deodorant, krem ve makyaj temizleme pamuğu olan bir kase vardı diyeyim, temizliğini siz anlayın :)
Restoran akşamları konser ve dans mekanı oluyormuş. Kendisi de Ordulu olan Gülşen, baba ocağındaki bu restorana sıklıkla geliyormuş. Kendisini çok takdir ettim. Malum genelde civciv içinden çıktığı kabuğu beğenmezmiş:
Türk pop müziğinin pek çok ismini ağırlıyormuş bu restoran:
İçerisi geniş ama ayrıca dışarıda da çok hoş bir bahçesi var:
Yemeklerimizi yedikten sonra eritmek için biraz sahilde dolaşalım dedik. Manzara harikaydı zaten. Ama Kontes kumu, kumsalı görünce hiç dayanamadı:
Burası restoranın tam karşısı.
Kontes kaldırıma çıkar çıkmaz kumsala dikti gözünü veeee...
Denize doğru koşmaya başladı :)
Kumsalda bizi bir sürpriz karşıladı: Martı izleri. Kontes'in incelemek üzere aşağı doğru sarkmış saçlarını görebilirsiniz resimde :)
Şimdi de kendi ayak izlerini inceliyor.
Bunlar da anne-kız ayak izlerimiz...
Biraz da midyelerle oynadık. Süs gibi, el yapımı gibi güzel midyeler vardı...
Her güzel şeyin bir sonu varmış... Bir dahaki Ordu gezimizde yemek yiyeceğimiz yer belli artık.
Not: Ayak izlerinden bahsetmişken, ayak izleri ile ilgili en sevdiğim çizgi filmi de koymak istedim. Gerçi Rusça ama dil bilmeseniz de anlaşılabiliyor :)