3 Nisan 2013 Çarşamba

Eğitim Sistemine Güvenmiyor Musunuz? Okulsuz Eğitim (Unschooling) ve Kendi Kendine Öğrenme (self-directed learning)

Üstte yazılanlar: Ev Okulu: İnanış (efsane) - Gerçek
Altta yazılanlar: Halk Okulları: Talep edilen - Sonuç
 
Annem ve babam, ben kendimi bildim bileli çalışıyorlar. 2,5 yaşında yuvaya gitmeye başlamışım ve doktoramı yeni bitirdim. Yani 33 senedir okulluyum. Okulların iddia edildiği gibi insanları sosyalleştirmediğini kendimden biliyorum. Gerçi ben kişilik olarak da fazla girişken bir insan değilimdir. Ama son derece girişken olan ve benim gibi okullarda büyüyen kuzenlerim ile ilkokula kadar sokaklarda oynayarak kalabalık bir evde büyümüş olan ve karakter olarak da içe dönük sayılabilecek eşimi karşılaştırdığımda farkı görebiliyorum. Sokakta, başında bir yetişkin olmadan, değişik yaş gruplarındaki çocuklarla, geniş alanda oynamak karakter yapısı içe dönük de olsa, dışa dönük de olsa her türlü insanı sosyalleştirir, empati kazandırır, insanlara karşı hangi hareketlerin yapılması, hangilerinin yapılmaması gerektiğini öğretir. Okullarda ise insan ancak itaat etmeyi öğrenir, insan ilişkilerine dair öğrenebileceği tek şey de budur...
 
Bu şekilde "eğitim"i geçtim, "öğretim"den bile memnun değiliz. İyi bir öğrenim alabilmek için özel okullara ya da özel öğretmenlere para dökmek, sınavlara hazırlanmak ve sosyal hayatımızdan fedakarlık etmek zorunda kaldık. Sonuçta ise en basitinden "resmi tarih" denen bir kavram ile karşılaştık ve en azından tarih dersini 30 yaşımızdan sonra, baştan çalışmak zorunda kaldık.
 
Kızım için ümit ettiğim eğitim bu değil. Bu nedenle kızımı okula göndermek, resmi müfredatla baş başa bırakmak, yaşamını dört duvar arasında ve olabildiğince hareketsiz, sürekli oturarak geçirmesini sağlamak istemiyorum.
 
Bu yazı da kızımın eğitimine dair verdiğim kararlara ilişkin bir giriş yazısıdır. Kısaca anlatmaya çalışacağım. Diğer yazılarla birlikte anlatmak istediklerimin netleşeceğini ümit ediyorum.
 
Kızıma vermek istediğim eğitimle ilgili ilk fikirler Jean-Jacques Rousseau'nun Emile isimli kitabını okurken şekillendi (1700'lü yıllarda basılmış). Peşinden Richard Louv'un yazarı olduğu Doğadaki Son Çocuk isimli kitapla kafamdaki düşünceler netleşti (2000'li yıllarda basılmış). Zaten içimden geçenleri düşünceler haline dönüştürebilmek için kitaplara ihtiyacım olması, kitaplar olmadan düşünemez ve yaşayamaz hale gelmiş olduğumu fark etmem de bu süreçte oldu. Kızımın benim gibi olmasını istemediğime karar verdim. O, kitaplara veya herhangi bir dışsal uyarana ihtiyaç  duymadan etrafında var olan bilgiye ulaşabilmeli, düşüncelerini şekillendirebilmeli, içinden geçenleri bilgiye dönüştürebilmeli... Aslında her insan bunu yapabilmeli ama biz engellenmişiz, çocuklarım olabildiğince engellenmesin istediğime karar verdim.
 
Hala kendimi tam ifade edemiyorum farkındayım. O zaman minik bir hikaye anlatayım:
 
Bir gün ömrünü dağda, koyunlarla geçiren bir çoban varmış. Bir din adamı oradan geçerken çobanın Tanrısı ile muhabbet ettiğini duymuş. Yanındakilere "Yazıktır, bu çoban yol yordam bilmiyor. Dini kuralları öğretelim ki huzura ersin." demiş. Tam çobana doğru yürürlerken, çoban oturduğu yerden kalkmış ve sakin sakin koyunlarını güderek karşıki gölün üzerinden yürüye yürüye geçmiş. Çobanın suyun üzerinde yürüdüğünü gören din adamı olduğu yerde kalmış ve yanındakilere "Çobanı kendi haline bırakın. Onun bizden değil, bizim ondan öğreneceklerimiz var." demiş.
 
Ben ola ola belki din adamı kadar olabilmişimdir... İsterim ki çocuklarım, o çoban gibi olsunlar...
 
Gerçek hayata dönecek olursak, biraz araştırma sonucunda okulsuz eğitim (unschooling) ve kendi kendine öğrenme (self directed learning) terimleri ile karşılaştım. Ev okulu (home schooling) gibi, bu terimler de esasen okullarda silahlı saldırıların sık yaşandığı Amerika'da çocuklarını, okulun yaşadıkları çiftliğe çok uzak olması veya evlerinde din ağırlık eğitim vermek istemeleri gibi nedenlerle devlet okullarına göndermek istemeyen aileler arasından çıkmış. Bir tür moda olarak da yayılıyor. Bu tür moda terimlerden hoşlanmasam bile içimden geçenleri tam olarak karşıladıkları için terimleri kullanmakta bir sakınca görmüyorum. Ama neticede her ailenin eğitim anlayışının farklı olacağı muhakkak.
 
Özetle ev  okulunda, çocuk devlet okuluna gönderilmiyor, sınavlara sokulmuyor, karne almıyor. Ama devlet okulundaki eğitim sistemine benzer bir eğitim alıyor. Evde her gün, hangi derslerin işleneceği belli. Genellikle anne, öğretmen oluyor ve çocuklar devlet okuluna benzer bir şekilde, kendi evlerinde eğitiliyorlar. Bu durumda  öğretmen olan kişi, çocukların her birinin bireysel ilgi alanlarını ve gelişim hızını takip edip, kendi müfredatını da buna göre düzenleyebiliyor.
 
Okulsuz eğitimde ise çocuklar okula gönderilmedikleri gibi belirli bir eğitim müfredatı  da takip edilmiyor. Çocuklar kitaplardan okuyup öğrenmek yerine, kendi deneyimlerinden öğreniyorlar. Oyun oynarken, ev işi yaparken ve diğer bireylerle sosyal etkileşimleri yoluyla kendi kendilerini eğitiyorlar. Bu noktada neyi nasıl öğreneceğine çocuk karar veriyor, yetişkin ise ancak yol gösterici olabiliyor.
 
Kendi kendine öğrenme (Autodidacticism) ise özellikle yetişkin eğitiminde kullanılan bir metot. Ama ben çocukların da ciddi anlamda, bu şekilde öğrendiklerine inanıyorum. Bebeklere konuşmayı kim öğretiyor? Kendi kendilerine öğreniyorlar. Aynı şekilde çocuğun kendi kendine öğrenme becerisini yok etmezsek, yardımsız öğrenmeye açık olacaklarını düşünüyorum. Bizler gibi sürekli dışsal yöntemlerle öğrenmeye zorlanmış bir nesil için, çocuğu kendi kendine öğrenmeye bırakmak çok zor ama kişi kendisinin ve ne yaptığının farkında olursa, imkansız da değil. Mesela 1,5 yaşından itibaren çocuklar çoraplarını, ayakkabılarını kendileri giyme denemeleri yapmaya başlarlar. Ayakkabı çiftlerini bazen ters, bazen düz giyebilirler. Çocuğa hangi ayakkabıyı nasıl tanıyacağı ve ne şekilde giymesi gerektiği öğretilebilir. Ama eğer çocuğun ters giydiği ayakkabı düzeltilmez ve o şekilde yürümesine izin verilirse, öyle ya da böyle bir gün ayakkabıları düzgün giymeyi öğrenecektir. Sonuç olarak sizin öğrettiğiniz çocuğun, o ayakkabıyı giydiği her seferinde bilgiyi tekrar etmesi gerekir ama kendi kendine öğrenen çocuğun bilgiyi içselleştirip kendisi bile fark etmeden doğru seçimi yapması, diğer çocuktan daha kısa sürecektir. Bilgiyi içselleştirmeyi öğrenen çocuk, bu yöntemi de içselleştirebilir, kendi kendine öğrenmeye devam edebilir. Ama bunu da tamamen kafamdan sallıyorum, herhangi bir istatistiki bilgiye filan dayanmıyorum, o nedenle herhangi bir bilimsel link veremiyorum :)
 
Yeni bir etiket açıyorum: Okulsuz Eğitim. Bu da etiketin ilk yazısı olsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder