29 Ocak 2011 Cumartesi

2,5 aylık bebekle araba yolculuğu yapılır mı?


Kızımla ilk uzun yol araba yolculuğumuz İstanbul'dan Abant'a idi. Eşimle seyahat etmeyi severiz; kızımızla araba yolculuğunun nasıl olacağının ilk denemesini yapmıştık.

Eylül ayında doğurmuşum. Aylardan Kasım, hatta Kasım'ın son günleri. Hava buz gibi. Bebeğim henüz 2,5 aylık. Peki, sorunumuz nedir; bizi deli mi kovalamıştı? Benim sorunum; gaza gelmek. Verdiler bana gazı: Efendim artık bebekli yaşama alışmam lazımmış; bebek doğmadan önce nasıl yaşıyorsam, bebekle de öyle yaşamam lazımmış; bebeği de kendi gündelik hayatımızın içine katmamız lazımmış; hayatı bebeğe göre yaşamamalı, bebeği kendi hayatımıza adapte etmeliymişiz. Bu lafları duya duya doldum mu ben? Zaten evde de bunalmamış mıydım? Benden 1 ay ve 3 ay evvel doğuran iki arkadaşım da bu yolculuğa çıkmaya heves ettiler mi? Ben durur muyum peki? Ben de takıldım tabii ki peşlerine; ver elini Bolu, Abant Gölü.

Attık bebeği araba koltuğuna, düştük yollara. İstanbul, Abant arası arabayla 3 saat. 5 çift, 4 bebek yol üzerinde buluştuk, bir kahvaltı ettik. Böylece benim kız da ilk defa bir AVM ile tanışmış oldu :)

Resmin ortasında, babasının omuzundaki nokta Kontesim.


Tabii bu arada yol uzadıkça uzuyor :) Neyse, sonunda vardık Abant Gölü'ne. Hava soğuk, buz gibi demiş miydim? :) Girdik, otellerden birine. Boş bir salon köşesi bulduk yerleştik. Kızıma camdan dışarısını, gölü göstermeye çalışıyoruz ama 2,5 aylık bebek ne kadarlık bir mesafeyi görüyordur?


Yavrum öyle boş boş bakıyor etrafa. Ama ben "Kız babasının kucağında, ben de boş kaldım aylardır bu kadar uzun" diye seviniyorum :))



Derken bebe yoruldu tabii, uyuması lazım. Lakin başında olan bilir, ilk 3 ay hatta 4. ayın içinde bebeklerin ne zaman nasıl uyuyacakları belli olmaz. Etraf gürültülü, farklı bir mekan, farklı insanlar, uygun yatak yok... Şanslıyım ki kızım sakin ve uyumlu bir bebek. Önce bebeğimi bir güzel emzirdim, yavrum gevşedi rahatladı. Uzun boylu eşim, evde de uyguladığı yöntemle, kızımı dizine yatırdı ve sallayarak uyuttu :)



Bu arada ben uzun bir süre rahat rahat sıcak içecek içemeyeceğimin farkında olmadan sıcak çikolata tekliflerini "Emziriyorum, bebek huzursuzlanmasın" diye reddediyor, bir gayret ada çayına yükleniyorum. Hey gidi günler, hey!

Kızımın 1 ay büyük, kolikten muzdarip arkadaşı da "Bu nasıl bebek ki böyle yatmış uyumaya çalışıyor, akıl yok bunda hiç!" edasıyla kızıma bakıyor. Resimde görünmüyor ama annesi de eğilmiş kızımı inceliyor , yüzündeki "Böyle de bebekler var demek ki!" ifadesiyle :)


Yorulan bebeklerimiz uyuyakalınca, uyumayanlar da değişik mekan isteklerini belli edince, biz de bebekleri pusetlerin içine koyup, üzerlerini sıkıca örtüp, puset yağmurluklarını da üzerlerine geçirip göl kıyısına indik. Yavrum pusetin üzerine takılı anakucağında, zaten de uyuyor! Bir şey göremedi tabii bebeğim ama en azından temiz hava aldı diye ümit ediyordum.

Döndük dolaştık, biraz oturduk, biraz alış veriş yaptık. Sonunda acıktık. Yakındaki restoranlardan birine gittik. Küçük bebeği olanlar bilir; artık, ne yedik ne yemedik hatırlayamıyorum bile. Önümde bir güveç vardı galiba, balık mıydı acaba? Her neyse! Bebeğin uyku molası vermesi gerekti. Restorandayız. Şakır şakır yağmur yağıyor. Koştur koştur arabaya gittim emzirdim. Geri döndüm ve babasına teslim ettim. Babası yine uyutmaya çalışırken yavrum şaşkın bakınıyor hala, gün boyu olduğu gibi :)

Evden yastık da getirmişim yanımda:)
Ama sonunda galip gelen babası oldu ve uyutmayı başardı! Belki de günün yorgunluğundan uyuyakalıyordu bebeğim, bilemiyorum. O uyuyunca biraz eşimle başbaşa kaldık. Günün tek yanyana fotoğrafını ancak o zaman çektirebildik. Restoranın içindeki şöminenin başında oturduk. Ama bu arada diğer iki bebeği olan arkadaş, kucaklarında bebekleriyle bize bakıp kıskançlık yapıyorlardı. Zira onların canavarlar hala kucaklarındaydılar. Ehehehe...


Dönüş yolunda yağmurdan mıdır, tatil günü olmasından mıdır nedir bilemiyorum çok fazla trafik vardı. Kızımın rahat uyuması için her türlü konforu sağlamış olmama rağmen; hatta arabada Tomy'mizi çaldırdığım halde kızım çok rahatsız oldu. Arabayı sağa çekip, dışarı çıkmak ve kızımı rahatlatmak istedim ama sıkışık trafikte ve otobandaydık. Hadi şehir içine girene kadar sabredelim dedik, bu sefer de kızım sıkıntıdan ve ağlamaktan terledi. Hava soğuk ve yağmurlu, inmeye korktuk. Sıkışık trafikten cesaret alıp kızımı kucağıma aldım, oyalamaya çalıştım ama ne mümkün? Eve gelene kadar ağladı kızım, bebeğim. 3 saatlik yolu, kaç saatte geldik hatırlamıyorum. Eve kendimi dar attım ve bu geziden neler öğrendiğimi aklıma yazdım:

  1. Çocuklu hayatını nasıl geçireceğini kimsenin sana söylemesine izin verme. Boş yere gaza gelme. Nasıl mutluysan öyle davranmaya devam et.
  2. 3 aylık bebekle gezmek ile 13 aylık bebekle (toddler) gezmek arasında fark vardır. Sana bebekle gezmeni tavsiye edenler %1500, o dönemi çoktan unutmuş insanlardır. 3 aylık bebek bakımını ,bebeğin 9. aya geldiğinde bile çoktan unutmuş oluyorsun. Bebeğinin ilk 1 senesinde kimsenin gezip tozma hakkındaki tavsiyelerine kulak asma!
  3. Her şeyden önemli olan bebeğinin rahatıdır. İlk 1 seneyi rahat, huzurlu ve güvenilir bir ortamda geçiren bebek, 1 yaşından sonra sana inanılmaz keyifli bir gezi arkadaşı olur. Bebeğinin konforunu düşün, kendini gezip tozacağım diye zorlama. Daha bol bol zamanın olacak gezmek için, bebeğinin ilk 6 ayında evinde oturursan ölmezsin.
  4. Bir daha küçük bebekle uzun yola çıkar mıyım? Hava güzelse, ortam neşeliyse, yol çok uzun değilse neden olmasın? Hele ben de sıkılmışsam, biraz hava değişikliği istiyorsam? Ama yine de bu kadar uzak mesafeye gitmemeyi tercih ederim sanırım.
İkinci doğumumda, evde sıkıldığım günlerde, bu yazı aklımı başıma getirir umarım...




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder