Gülhane Parkı'na en son ne zaman gittiniz bilmiyorum, ama eğer 2003 yılından beri gitmediyseniz gördükleriniz sizi şaşırtabilir: Sanal Tur
İşte çocuğunuzla Gülhane Parkı'na gitmek için sebepler:
- Gülhane Parkı'ndaki yüzlerce yıldır kim bilir kimleri görmüş, nelere şahit olmuş yaşlı ağaçlara dokunabilirsiniz.
- Parkın içindeki çocuk parkında oynayan bebeğinizin yakınından araba geçmediğini ve egzoz yerine oksijen soluduğunu bilmenin rahatlığını yaşayabilirsiniz.
- Duvar boyu yapılan çardaklarda oturan, ellerinde güller tutan sevgilileri görür, eski günlerinizi yad edebilirsiniz.
- Sarayburnu'na kadar yürüyebilirseniz, çay bahçesinde oturup, çaydanlıkla çay içmenin ve Boğaz'dan geçen gemileri seyretmenin keyfini sürebilirsiniz.
- Dünyanın ilk İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi'ni ziyaret edebilirsiniz.
- Hemen girişindeki Alay Köşkü'nde yer alan Ahmet Hamdi Tanpınar Edebiyat Müze Kütüphanesi'ne uğrayabilirsiniz.
"Çocuğum pusette durmuyor." diye bıdı bıdı eden yeni annelere cevabımdır: Kızım 25 aylık :) |
Sultanahmet çevresindeki tarihi yerlerden bahsetmeyeceğim. Tarihi yarım adada UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer alan pek çok tarihi eser var. Gülhane Parkı'nın girişindeki bir yoldan muhteşem bahçesi ile müze binası olarak tasarlanmış dünyadaki ilk on binadan biri olan Arkeoloji Müzesi'ne ve oradan da Topkapı Sarayı avlusuna çıkabilirsiniz. Tramvay yolunu takip ederseniz sağınızda Yerebatan Sarnıcı, solunuzda ise Ayasofya kalacaktır. Soğuk günler için Yerebatan Sarnıcı iyi bir alternatif olabilir.
Kızım henüz küçük olduğundan sergilere ve müzelere ancak onu sıkmayacak kadar kısa sürelerle giriyorum. İleride kızımla müzelerde sergilenen eserleri kovalayacağımız hazine avı oyunları oynamanın hayallerini kuruyorum. Ama Sultanahmet Meydanı ve çevresi hem bir açık hava müzesi gibi, hem de çocukların koşturması için mükemmel. Hatta biz oradayken bir de yürüyerek hedef bulma (orienteering) yarışması vardı ve çevremizde genci yaşlısı ile 72 milletten insan koşup duruyordu. Sultanahmet Meydanı her zaman yeni heyecanlara gebedir zaten:
Eğer karnınız acıktıysa Sultanahmet Köftesi yemeden dönmeyin. Meşhur sultanahmet köftesinin aslı Selim Usta'dır. Onun köftesinin lezzeti bir başkadır ve yıllardır aynıdır.
Ancak bitişiğindeki dükkan bile sultanahmet köftesini kendisine mal etmeye çalışmaktadır. Bir de hukuki dedikodu vereyim: Selim Usta, sultanahmet köftesinin isim hakkını almaya gerek görmemiş. Damatlarından biri elini çabuk tutmuş ve sultanahmet köftesi isim hakkını satın almış, daha sonra da françayzing (franchising) yöntemiyle isim hakkını kiralayarak yüklü bir mal varlığı elde etmiş. İşte sağda solda, alışveriş merkezlerinde gördüğünüz Sultanahmet Köftecisi isimli dükkanlar bunlar. Onların köftesi ile Selim Usta'nınki ise mukayese bile kabul etmez. Selim Usta'nın meşhur Sultanahmet Köftesi'nin lezzeti bir başkadır. Ayrıca dükkan her daim tertemizdir, köfteler kapının hemen girişinde herkesin görebileceği bir alanda pişer.
Meşhur Sultanahmet Köftecisi Selim Usta 1920 yılından bu yana aynı düzeyi korumayı ve pek çok kişinin anılarında özel yer etmeyi başarmış ender Türk müesseselerindendir:
Yukarıda gördüğünüz çerçeveleniş yazılardan soldaki 1990 yılında Öztürk Serengil tarafından yazılmış: "39 yıldır tadına doyamadığım şu köfteyi dünyanın her yerinde aradım." diyor. Sağdaki ise 1991 yılında Selim Naşit Özcan tarafından yazılmış: "1941-1991 Elli yıl... Yazarken kolay da yaşarken uzun yıllar... Sultan Ahmed'e gelinir de burada köfte yenmez mi.. Eski güze günlerimi yaşamak istediğim zaman mutlaka Selim Usta'ya gelirim.. Ve de galiba en güzel anlarımı burada yaşarım.." demiş. İşte böyle bir tarih yatıyor Selim Usta'nın mermer masalarında...
Eğer Selim Usta'nın nefis çam fıstıklı tahin helvasını yememişseniz, hemen bitişiğinde Edebiyat Kıraathanesi vardır:
İsmi sizi yanıltmasın, vitrinine bakmadan gitmeyin. Belli olmaz, belki evinize götürmek isteyebilirsiniz bu güzellerden:
Selim Usta'dan yukarı doğru yürürseniz Çiğdem Pastanesi vardır. Çok aç değilseniz ama bir parça börek, bir parça kurabiyeye de hayır demem diyorsanız, Çiğdem Pastanesi de yılları devirmiş ve adı efsaneleşmiş bir Sultan Ahmed müesseselerindendir. Vitrini dardır ama içeride minik masaları vardır. İçerideki havayı solumanızı öneririm.
Buraların hepsinde yedim, değişik bir yere gitmek istiyorum derseniz, tramvayla Sirkeci durağına inip Namlı Rumeli Köftecisi'ne uğrayabilirsiniz. Ben Selim Usta'yı daha çok beğeniyorum ama buranın da müdavimleri var. Tramvay durağından Sultanahmet'e doğru yürürken kimse sorsanız gösterir:
Eğer tercihinizi Sirkeci'den yana kullandıysanız, tatlınızı da Hafız Mustafa'dan alacaksınız demektir :)
Eğer hala yorulmadıysanız Sultanahmet'ten çift katlı şehir turu otobüslerine binebilirsiniz. Bu otobüslerin gece turu bile varmış. İşte bir anne iki aylık bebeği ve 3 yaşında oğluyla gece turunda: Pınar'ın Kulübesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder