Çardak |
Bir önceki yazımda anlattığım 5 yıldızlı otel tatilinin gazıyla tekrar yollara düştük. Bu sefer kızım 10 aylık, emeklemeyi tamamen sökmüş ve yürüme çabaları içinde, biz arabayla yola çıkıp nerede akşam orada sabah yapmaya niyetliyiz :)
Arabayla erken yola çıkıyoruz; kahvaltımızı da yol üstünde bir yerlerde ediyoruz. Amaç; sık sık mola vererek, sıkıntısız bir yolculuk geçirmek. Feribotla Çardak Limanı'na geçiyoruz. Hem kahvaltı yerinde, hem de feribotta kızım gönlünce hareket edip eğleniyor. Bu arada Çardak bir tatil kasabası; sahil bölümünde bungalov kiralayıp tatil geçirmek mümkün. Son derece lezzetli çörekler yapan pastahaneleri var. Eğer vaktiniz varsa sahilinde gezmenizi tavsiye ederim. Yukarıda gördüğünüz resim ise Çardak'a bağlı bir yarım ada. Yarım adanın ortasında ise bir gölet var. Göletin etrafında çok lezzetli deniz börülceleri var. Fakat ne yazık ki (ya da kendi adıma ne mutlu ki) yerel halk deniz börülcesini tanımıyor. Dolayısıyla istediğiniz kadar deniz börülcesi toplamanız mümkün. Bir akşam yemeğinde 6 kişiyi sırf deniz börülcesi ile doyurmuşluğum vardır :) Neyse, konuyu dağıtmayayım:
Feribot sonrası kızım yorgunluktan araba koltuğunda uyuyakalırken, biz de hedefimize doğru ilerliyoruz: Kadırga Koyu, Assos Park Otel. Çanakkale'nin ilçesi olan Ayvacık'ın sahil kesimi... Normal koşullarda yolculuk 6 saat sürüyor. Ama biz kahvaltı, kızımı eğlendirme filan derken biraz oyalanıyoruz.
Buranın esas yerleşim yeri sahil kesiminde değil, Kadırga Koyu'ndan 5 km uzakta ve tepede: Behramkale Köyü. Assos'un bir de limanı var: Assos Limanı. Tepeden aşağıya, bir tarafı uçurum olan bir yoldan iniliyor. Liman bölgesinde eski taş binalar, bugün restoran ve otel olarak hizmet veriyor. Bu otellere ait güneşlenme iskeleleri ve minik plajlar da var ama liman çevresi denize girmek için pek de uygun değil.
Kadırga Koyu ise Assos'a 2 km uzaklıkta, Çanakkale'nin ilk ve tek mavi bayraklı koyu. Malum bebeğimiz henüz küçük ve biz mavi bayrak olmayan yerden denize girmiyoruz. Kadırga Koyu'nun denizi berrak ve akvaryum gibi; kumsalı ise çakıllı, uzun ve geniş. Koyun çevresinde pek çok tesis var. Hatta deniz suyu havuzları olan bile varmış. Ama biz, herhangi bir sürprizle karşılaşmamak için, daha önce de iki defa kaldığımız, fiyatı uygun ve temiz bir otel olan Assos Park Otel'i tercih ediyoruz.
Kızım yeni yerler ve insanlar görünce çok heyecanlanıyor. Bu resimde de konuşarak derdini anlatma çabasında :) |
Otelin odaları küçük ama biz zaten 1 gece kalacağız ve odada fazla zaman geçirmeyi planlamıyoruz. Kızım için tahta bir bebek yatağı getiriliyor odaya. İki tane tek kişilik yatak ve minik bir banyosu var. Oda, otelin girişindeki otopark olarak kullanılan geniş bahçeye bakıyor. Odamızdan arabamızı görebiliyoruz ve uyanan kızımı, balkondan babasına postalayabiliyorum. Daha ne isterim :) Çanakkale'nin suyu soğuk olduğundan, kızımı soğuktan koruyucu özel giysisi (wet suit) ile denize sokuyorum. Geçen aydan alışmış olduğu için denizi yadırgamıyor. Henüz okullar kapanmadığı için otel sakin ve dolayısıyla havuzda da kimsecikler yok. Bu nedenle havuza da giriyoruz. Bu bölgedeki otellerin akşam yemeği sistemi sanırım hep aynı: Çorba, zeytinyağlılar, mezeler, çeşitli salatalar ve ana yemek olarak balık ve et. Bizim aşçımız da servis masasının başında durup konuklarının memnuniyetini gözlemliyordu. Şimdiye kadar orada yediğimiz yemeklerden hep memnun kaldık, kendisine iletmek isterim :)
O gün denize ve havuza girdik, uyuduk, yemeğimizi yedikten sonra da sahil yolunda turladık. Bir restoranda Roman çalgıcılar çalıyorlardı, biz de onlara ayak uydurup sahilde biraz göbek attık :)
Ertesi sabah Behram Kale Köyü'ne gittik. Manzara seyrettik, Antik Kent'i ziyaret ettik ve yemek yedik. Köyde pek çok taş bina, pansiyon ve restoran olarak hizmet veriyor. Her gittiğimizde uğradığımız bir yer var ama büyükçe bir yer olmadığından adına hiç dikkat etmemişim. Kızıma oradaki gıdaları da gönül rahatlığı ile yedirdim. Zaten emziriyordum ve dolayısıyla kızıma özel olarak yemek hazırlamadım gezi boyunca. Yemeğimizi yedikten sonra alışverişimizi yaptık: Zeytinyağı sabunu ve kekik, özellikle de limon kekiği. Almadan dönmeyin, pişman olursunuz. Hem harika hediyelik oluyor. Zeytinyağı sabunlarımız yeni bitti, almak lazım yine (gezesim geldi galiba) :) Alışverişimizi yapıp bir de Liman'a indik. Meşhur "waffel"inden ve dondurmasından yedik.
Köy, bir yandan Ege Denizi'ni (Midilli Adası'nı) diğer yandan Kaz Dağları'nı görüyor. |
Kontesim ilk defa kabak çiçeği dolması yiyor ve beğeniyor :) Ayrıca kırmızı yemenimi, kızımı tahta sandalyeye sabitlemek için kullanıyorum. Portatif mama sandalyesine ne gerek var ama değil mi? :) |
Kızım arabada uyurken, 20 km yol katedip Gülpınar Beldesi'ndeki Apollon Simintheus Tapınağı'na gidiyoruz. Tarih aşkımı seveyim! Ama, o da nesi? Tapınak tamamen güneş altında. Kızımı o güneşte dolaştıramayacağım. Biz dışarıdan bakmakla yetinip, babayı bizim yerimize dolaşması için içeri yolluyoruz. Biz de oturup yayık ayranı içiyoruz ve sürprizzzzz, kızım ilk defa kurbağa görüyor. Hayvan zıplayınca, biraz telaşlanıyor :)
Sonra ver elini Babakale Köyü; Türkiye'nin en batı ucundayız. Babakale Kalesi'ne çıkıp etrafı dolaşıyoruz. Kızım Çanakkale'nin rüzgarıyla coştukça coşuyor :)
Gülpınar, Babakale diye ilerleyerek gittiğimiz yol aslında Assos - Bozcada Sahil Yolu. Yol üzerinde daha gezilecek pek çok yer var ama biz 10 aylık bir bebekle birlikteyiz. Bu nedenle, "Bu kadar yeter." deyip; Odun İskelesi'nden Bozcaada Yükyeri İskelesi'ne geçiyoruz.
Adada Aral Tatil Çiftliği'nde kalıyoruz. Kızım için bir portatif yatak getiriyorlar. Kızım için getirdikleri yatak örtüleri ve yastık (kullanmasa da) o kadar güzel işlenmişti ki keşke fotoğrafını çekseydim. Odada çift kişilik bir yatak ve Assos'ta kaldığımız otelden daha geniş bir banyosu var. Çiftlik odaları yan yana sıralanmış ve her birinin girişi ayrı, ayrı birer verandası var. Otel yeşillikler içinde. Zaten adı üzerinde, bir çiftlik burası. Kızım çeşitli hayvanları görüyor, çimenlerde yuvarlanıyor, kapımızın önündeki dikili bahçeyi inceliyor. Kızım biraz daha büyük olsaydı burası çok hoşumuza gidebilirdi. Hafta sonu kafa dinlemek için de ideal. Ama bizim gibi bebekli, erken uyuyan ve denizde vakit geçirmek isteyen bir aile için biraz pahalı geldi. Ama kızım, tazecik organik çiftlik ürünleri ile harika bir kahvaltı yapınca verdiğimiz ücret gözümüze fazla gelmiyor.
Ertesi günü deniz kenarında Ayazma Plajı'nda geçiriyoruz. Kızım ara öğünlerini Ada'nın taze meyveleri ile geçiştiriyor. Deniz soğuk ama kızım özel deniz kıyafeti içerisinde gayet mutlu. Üstelik geçen tatil ileri doğru emeklemeyi söken kızım, bu tatil de elimizden tutarak (daha doğrusu abanarak) yürümeye başlıyor. Tüm gün kumsalda, kumlar üzerinde yaptığı yürüme alıştırmaları, güneşlenen diğer insanlar tarafından tezahüratla karşılanıyor :)
Sonra Ada'yı dolaşıyoruz ve kendimize yemek yiyecek bir yer buluyoruz. Otelimize dönüp süsleniyoruz ve akşam yemeğine çıkıyoruz.
Akşam yemeği için süslenmiş minik Kontes |
Üstüne Ada'yı dolaşmaya devam ediyor ve bir de tatlımızı yiyoruz. Sonra odamıza dönüyoruz ve kızım günün yorgunluğundan bayılıp kalıyor. Gene aşırı yorgunluktan ve farklı bir yerde yatmaktan dolayı, gece sık sık uyanıyor ve emerek uyuyor. Ama olsun, ben çok dinlenmiş, eğlenmiş ve sabırla dolmuş bir anneyim artık :)
Gelincik şerbetli, damla sakızlı muhallebi |
Ertesi gün Ada'da son yemeğimizi yeyip evimizin yolunu tutuyoruz. Ama Ada bize son bir sürpriz daha yapıyor. Yemeğimizi yerken, gelincik şerbeti içtiğimizi gören National Geographic Dergisi muhabirleri, gelincik şerbeti ile ilgili yazacakları yazı için fotoğrafımızı çekip çekemeyeceklerini soruyorlar. Böylece kızım, bir de profesyonel çekime şahit oluyor :)
Gelincik şerbeti, kabak çiçeği dolması, enginar, bilmem ne otlu börek ve kalamar mücveri... |
E, bu kadar yemeği yemişim, kalori yakmam lazım Kızım yardımcı oluyor sağ olsun: Eve dönüş yolunda feribotu defalarca kere tavaf ediyoruz, kızım yürüme antrenmanları yapıyor.
Sonuç: Kızım geçen tatilde emeklemeyi, bu tatilde de yürümeyi öğreniyor. Algısı gelişiyor. Bizimle olan bağı artıyor. Uyumlu ve söz dinleyen bir çocuk haline geliyor. Biz ailece bir ekip olmayı öğreniyoruz. Çocukla yapılan tatil herkes için bir maceradır ve çoookkkk eğlencelidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder