Londra müzeleri, sanat sergileri, eski ve yeni mimari eserleri, parkları, gece hayatı ve alışveriş geleneği ile çok eski ve çok dolu bir şehir. Aynen İstanbul gibi, Londra da yürüyerek dolaşılması gereken şehirlerden. Şehri dolaşırken yanımıza aldığımız Berlitz Cep Rehberi Londra kitapçığında da yazdığı gibi "Londra'da gezinirken acele etmenize gerek yoktur; çünkü şehri tamamen keşfetmeniz zaten olanaksızdır" :)
Tarihle ilgilenenlerin mutlaka görmesi gereken yerler: Tower of London, Kensington Palace, Westminister Abby ve Museum of London gibi yerlerdir. Tiyatroları için gidiyorsanız Londra'ya Leicester Square'de biletlerin yarı fiyatına satıldığı gişeden o akşamki oyun için bilet alabilir; Royal Opera House'a gidebilir; Royal Albert Hall'da klasik müzik dinleyebilir ya da Cirque du Soleil'i izleyebilirsiniz.
Tüm bunları neden yazmını girişinde yazıverdim: Çünkü biz Londra'ya kızımla gittik. Kızım henüz 19 aylıktı, öğlenleri 12.00-15.00 arasında iki-üç saatini uyku ile geçiriyordu. Kendisi bir huysuz-melek bebek karması olduğundan, gün içinde bize uyum sağlayabilmesi için öğlen uykusunu tam olarak alması gerekiyordu. Ayrıca yine huysuz bir bebek olarak loş bir odada ve temiz bir yatakta uyumak istiyor; pusette, parkta, kucakta vs uyumayı da reddediyor. Dolayısıyla, biz de Londra'ya bebeğimizle giderek baştan seçimimizi yaptık: Görmeyi gerçekten de istediğimiz pekçok yeri kızımızla gezmek zor olacağından es geçtik; normal bir turistin daha az zaman harcayacağı kimi yerlerde (örneğin parklarda) kızım mutlu olduğu için daha çok zaman harcadık ve gün içinde hıldır hıldır koşturmak yerine, sabah gezip öğlen kızımı uyutup öğleden sonra tekrar gezmek şeklinde plan yaptık. Dolayısıyla Londra'daki pekçok önemli noktayı göremedik. Sonuç olarak bu yazı Londra gezi yazısı olmayıp, sadece çocuklu ailelere yönelik bir yazıdır; bu niyetle okunması tavsiye edilmektedir :) Evet, başlıyorum:
Gezmeye Londra’nın merkezi kabul edilen Trafalgar Meydanı’ndan başlayabilirsiniz. Meydanın çevresi her daim kalabalık ve hareketli olduğundan bebeğinizin de ilgisini çekecek bir yürüyüş parkuru olacaktır. Meydanı çevreleyen South Africa House, Uganda House, Canada House gibi büyük kamu binaları var. Bu binaların en görkemlisi bir Avrupa sanat koleksiyonunun segilendiği Ulusal Galeri (giriş ücretsiz) binasıdır.
Uganda House |
Canada House |
South Africa House |
Meydanın doğusunda ise Barok bir kilise var: St. Martin-in-the-Fields Kilisesi. Bu kilisede ücretsiz öğlen konserleri veriliyor. Kilisenin internet sayfasından, gideceğiniz döneme ilişkin konserleri ve saatlerini öğrenebilirsiniz. Çocuğunuz için ilginç bir deneyim olabilir.
Trafalgar Meydanı’ndan yazının en başında planının fotoğrafını gördüğünüz St. James’s Park’a kadar uzanan Mall Bulvarı üzerinden yürüyebilirsiniz. “En eski kraliyet parkı olan St. James’s Park, Fransa’da sürgündeyken çok beğendiği formel bahçeleri ülkesinde de yaratmak isteyen II: Charles tarafından yaptırılmıştır.”. Parkın içerisinde bir göl ve gölün üzerinde de Ördek Adası var. Bu adanın çevresinde çeşitli su kuşları ve pelikanları görmeniz mümkün. Dikkat edin lütfen; bu ada şehrin tam göbeğinde!
Manzara karşısında kızımın ağzı açık kaldı :) |
Kontes kızım kekini cincaplarla paylaştı ve çok mutlu oldu. Umarım hayvanlar bizim yüzümüzden obez olmazlar. |
Türkiye'den farklı olarak Londra'da herkes şehir içi parklarda boylu boyunca uzanıyor. Gerçi Berceste kesinlikle tavsiye etmiyor ama, biz de uzanıverdik çimenlere :) |
Uzandığın yerden gördüğün manzara da muhteşem oluyor. |
Eğer çocuğunuzla birlikte Londra'daysanız, Londra'nın parklarını tek tek gezmenizi tavsiye ederim. Çok fazla sayıda ve hemen her sokak arasında ciddi büyüklükte parklar var. Üstelik de düz alan... Çocuklar için bulunmaz nimet. Kızım 19 aylıktı Londra'ya gittiğimizde. Kızımı gitmeden bir gün önce parkta gören bir arkadaşının annesi kızımdaki değişime inanamadı. Kızım artık koşuyor, tepelik alanlara yürüyerek tımanıyor ve tepelerden aşağı koşarak inebiliyor. Ayrıca kızımın mikrokozmosa ilgisini çekebilmek için yapmadığım kalmamıştı, bir tatil bu işi hallediverdi; kızım artık karıncaları takip ediyor, salyangozları eline alıyor, uçuç böceklerini çimenlerin arasından buluveriyor, farklı renkli çiçekleri fark ediyor vs vs.
Sokak arasındaki, apartman sakinlerinin kendi anahtarları ile girebildikleri özel parklardan biri |
İstanbul'da her gün en az 2 saatini sitemizin yeşillikleri arasında geçiren Kontes kızım, Londra parklarında gemi azıya almış koştururken |
St. James’s Parkı’na Trafalgar Meydanı tarafından girip Buckingham Sarayı’na doğru yürüyebilirsiniz. 1702 yılında Buckingham Dükü için yapılmış olan saray günümüzde Kraliçe’ye ev sahipliği yapıyor ve Saray’ın bazı bölümleri ziyarete açık (giriş ücretli). Sarayın önündeki bayrak, göndere çekilmişse Kraliçe’nin sarayda olduğunu anlayabilirsiniz. Saray’da ayrıca Kraliçe’nin sanat koleksiyonunun sergilendiği bir galeri de mevcut: Queen’s Gallery (giriş ücretli). Biz gittiğimizde Prens William’ın düğün hazırlıkları nedeniyle Saray ziyarete kapalıydı. Saray’ın çevresinde dolaşırsanız, arka tarafına çok büyük bir bahçesi olduğunu görebilirsiniz. Hatta elindeki haritadan kontrol ederseniz, bahçenin içerisinde bir de gölet olduğunu göreceksiniz. Bu Saray ve bahçesi, bizim Topkapı Sarayı ile Gülhane Parkı’na denk geliyor sanırım. Zavallı kraliyet ailesi Londra sokaklarında başıboş dolaşamayacaklarına göre, en azından içinde rahatça yürüyüp gezebilecekleri bir bahçe, lüks olarak görülmemeli sanırım. “Buckingham Palace Road’dan yukarı çıktığınızda, kraliçenin atlarının bakım gördüğü Royal Mews’e ulaşırsınız. Ahırda, kraliyet gelinlerini taşıyan Glass Coach ile taç giyme gibi önemli törenlerde kullanılan Gold State Coach’un da aralarında bulunduğu at arabalarını görebilirsiniz.”
St. James’s Parkı ile Green Park arasında ise St. James’s Sarayı’nı görebilirsiniz. Saray, 1532 yılında VIII. Henry tarafından bir avcı köşkü olarak yaptırılmış; günümüzde ise Galler Prensi’nin Londra’daki evi ve ofici olarak hizmet veriyor. Dolayısıyla bu Saray halka açık değil.
Bu sarayı geçtikten sonra Green Park’a girebilirsiniz. Green Park, adından da anlaşılabileceği gibi yemyeşil bir park ve diğer parklardan farklı olarak içerisinde –ağaçların dallarındakiler hariç- çiçek bulunmuyor. Bu parkta bol bol sincap seyredebilmeniz mümkün.
Baba-kızın romantik park gezmeleri :) |
Kızım çimenlerin üzerine oturup, heyecanlı bir film izliyor: |
İşte, izlediği film de bu: Cinaplar Diyarı :) |
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder